gecenin zifirinde
hafif sallanarak
tek başıma uzun uzun yürürken keşfettim kendimi
dişlerim sıkılı, tırnaklarım etimdeydi
mecbur kalmadan kimsenin geçmediği o tenha sokak
hayatımın ikinci dönüm noktasına birebir şahit oldu o gece
varacağım yeri tasvir etmeden olduğum kişiden arındım
aslında sadece arındığım bedene uygundum
ruh olduğum bütün bedenler ya büyük oldu
ya da içine sığamadım
inkar ettim olduğum kişiyi
bulduğum hayatı
mayam buydu, ben bu hamurda yoğruldum
bütün hayatlardan
bütün bedenlerden kovuldum
ama hep bir tortu kaldı
bütün aynalarda eğreti durdum
bütün fotoğraflardaysa flu
rol bulduğum bütün senaryolarda
aslında konuk oyuncuydum
bağrında yarasıyla gelen herkese sargı oldum
sonunda o kan durmuş
bense
üzerime sinmiş kokuyla
elimde kalmış lekeyle
kursağımda kalmış hevesle
öylece durdum
yarayı açan ben değildim
ama
kapımı çalan herkese merhem oldum
bu şehirde benim için inanacak hiçbir şey kalmadı
gerçi
benim için inanmak bütün kötülüklerin anasıydı
çünkü ben ilk kez anneme inandım
ve
annem beni terk ettiğinde altı yaşındaydım
yaşadığıma inandıracak kadar
benzemiyor bana
aynadan yansıyan portre
karanlıktaki gölge
dört duvardan yüzüme tokat gibi çarpan sesimdeki yankı
bana benzemiyor
somut göremiyorum kendimi artık
titreyen ellerimi sığdıracak bir cep bulamıyorum
bacaklarımın altına saklıyorum
yakası lekeli bir gömlek değilim
belli belirsiz bir lekeyim bu hayatta
biri sıvazlasaydı sırtımı
biri; bir omuz paylaşsaydı
bak, derdim
bu benim eksiğim
bu benim, eksiğim
paylaşırdım zifiri geceyi
bazen insan
yere düşen kelimeler yerine
yanağını, saçını tavaf eden bir çift elle de anlatmak isteyebiliyordu derdini
hatta belki
birbirine değen iki çift göz
“geçecek” diyebilmenin dilsiz haliydi
Kayıt Tarihi : 2.11.2018 03:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!