Yangın karanlığının içindeki darağacında sev dedi yüreğim.
İsanın çivili elleriyle koparıp yedir yasak elmayı kadınına.
Zümrüt bir sevdayla koptu yüreğim, sensizliğin ortasından...sana...
Ölüm değil iğneyle kazmak mezarımı, malum ya içinde sende olacaksın.
Uçurumun kenarındaki son nefesime, çakal ulumaları arasında karışıyor sesin.
Çiğ soğukları gibi ısıtıyorsun içimi sensizliğin belası gecelerde.
Kalbin gözyaşı yağmurundan gelen gecedir sanki bize sevmek!
Yabancı ellerin dalından kopardığı bir yaprağın peşinde asılı kaldı yüreğim...
Çisil çisil yağan yağmurun altında umarsızca öpüşmekti bize sevmek!
Donuk bir heykelin gözlerinden dökülen gecenin ortasında yapayalnız kalmaktı...
Yüreğinde hazan güneşleri açıp, yalnızlık tohumlarını yeşertirken, gölgesi kalmamış, içiboş çınarların serinliğinde mumdan bir gemiyle ateş denizinde yüzerek kavuşmaktı bize sevmek!
Amansızca yağan hüzün yağmurunun selinden sandalsız ve küreksiz gecebilmekti...
Ey gecenin rengiyle saçlarını kutsayan sevgili;
Terk edip gidişlerin sessizliğinde boğulan tek cümlem;
Asla vazgecemem senden diyor...hisli haykırışıyla buğusuz
gökyüzünde...
Kararan sevda güneşi yüreklerde tek bir beden olmak! !
Seni uçurumun kenarındaki son nefeste bulmak, hayattan çalmak!
sensizlikle flört etmeyi, sen yokken sana aşık olmayı ve bunu yüreğimin en sevdalı köşesinde saklamayı ancak ve ancak sensizlik bilir! ! sensiz yaşamayı sensizlik bilebilir ancak..ne sen nede ben...
içinde bir sen var! sana bu zamana kadar dilediğin aşkı yaşatmamış, aşk nedir öğrenmene fırsat vememiş, meyvesini yedirmemiş bir sen var içinde...şimdi sen o içindeki senin ellerinden tut.bu güne kadar ne kadar üzdü o sen seni! kaç gecen baş ağrısıyla gecti o senle? hayatına bi renk katmadı o sen! siyah ve beyazın o dayanılmaz çekiciliğinin buzlarında kayboldu o sen..şimsi sen içindeki senin ellerinden tut! düşlerini içinde hep avuttun.kimi yarım kaldı, yaşanmadan bitti, kimiyse sadece bir düş olarak kaldı..şimdi sen içindeki senin ellerinden tut ve BENİM İÇİN ona bir gül ver..çünki ben seni o senle sevdim! ! !
sen o senin ellerinden tutunca içimden öyle nehirler akıyorki kendime.çünki o içindeki sen benim! ! en başında da bendim..şimdi de benim.sesini ilk duyduğum, sana ilk dokunduğum, hüznünle ilk tanıştığım gün anladım içindeki senin ben olduğunu! ! .içimde bu güne kadar başıboş nehirlerimin pusulası oldun sen.şimdi sen içindeki senin ellerinden tut ve ona bir gül ver!
yollara cıkıp umarsızca dolaşırdım, insanları aradım gözlerdeki anlamsız bakışlarda.olmam gereken yerlere gitmezdim inadına! diğer dünyalarda yaşayanlar ilgimi çekerdi hep.saçları belinde bir erkeğe sokaktaki insanlar küfür ederken ben onu takip ederdim, nerde yaşar, neyle ilgilenir? yönü ne diye.oysa olmam gereken yer türk toplumunun kabul edeceği yerlerdi.gözlerdeki anlamsız bakışların peşinde, olmam gerekenleri, yapmam gerekenleri unuttum.sıradışı kafelerde onlar gibi olmadan bulundum.pantolonum yırtık değildi, saçım darmadağın değildi..ruhum bunu yaşıyor ama bulunduğum mevki buna tersti! benim için pusulasız bir geminin kaptanı olmaktı, hep fırtınayla didişmekti bu masal.ne başlangıcı, ne gidişatı, nede sonu belli olmayan bi yolculuktu, yolculuğa neden cımıştım, ne zaman bu gemini kaptanı olmuştum kimse bilmiyor! ben bile...
sonraları salaş meyhanelere dadandım.yaşama umudunu at yarışlarına, sayısal lotolara bağlamış insanların arasında cok ayrıydım kendimce.çünki onlardan dadeğildim ben.ve bulunduğum yer onlardan üstündü! onlara akıl verebiliyordum.sarhoşken kurduğum bi kaç dostlukta onlara bazı öneriler, tavsiyeler veriyor, ertesi gün tavsiyemin ne kadar yerinde olduğunu öğrenince ortamdaki yerim daha da sağlamlaşıyor, mekan sahibine daha bi güven veriyordum.geberene kadar içiyordum artık..ceketimi salaş meyhanelerde bırakıp kendimi yollara vurduğum zamanlar gençliğimi de o ceket gibi o meyhanelerde bıraktığımın farkında bile değildim oysaki.ertesi gün işyerinde dünün gecesini hatırlamaz, uyuşuk, baygın baygın bakan bi devlet memuru olmanın haklı gururyla hayat yeniden başlıyordu amaçsızca, acımasızca...halen bulunduğum yere yakışır yaşamıyordum ama pusulasız bir gemiyle yolculuk yapmanın ve o gemnin kaptanı olduğuma inanmanın verdiği rahatlıkla ayaklar artık gideceği yeri kesinlikle biliyor.gene uçsuz bucaksız deryalarda, masmavi gökyüzüne açılacaktım aklında sadece oynadığı at olan bi kaç alkolik, esrarkeş muhabbetinde!
kendim hep bi şeyler arıyor! yeni bi gün yeni bi umut...aşk meşk yoktu gözümde.çünki rotam ne zaman ona sapsa zaten pusulası olmayan gemim batıyordu! acıkcası yokluğunu da aramıyordum.taaaaki bu geminin bu salaş meyhane köhneliğinde çürüdüğüne inanana dek! ! ! bi umut olmalıydı bi yerlerde! benimde topragın bağrını delip bi fidan ekebilecek bir avuç umudum olmalıydı! onu sulayıp yeşertmeliydim...bu fikir iyiden iyiye yatmaya başlıyordu kafama! ! kendimin elleri meğerse ne kadar sevgi dolu ve sıcakmış.ne kadar da sevmeye sevilmeye açmış.bi anne kucağına, baba ocağına, kardeş selamına açmış meğer kendi ellerim! ! ! kendimin ellerinden tuttuğumda cok geç kalmadım dedim içimdeki bana! yaşlı ve şefkatli bi azize korumalıydı beni hayattan, dertten, tasadan hatta hatta aşktan bile.sabaha kadar onun koynunda uyumalı, hiç kıpırtı yapmadan, başımda dönen melekleri rahatsız etmeden ruhumu ona teslim etmeliydim.içime yüklenen derdin adını bulmalıydım.aşksız yaşamak mı? her sevilme umudumun aşağılanark yerin yedi kat dibine gömülmesimi? uzun zamandır ana sıcağına hasret olmakmı? doğuştan beri gelen yoksulluğun beni ezmesimi? işte azizem ve melekler bana bi cevap vereceklerdi.belki hepsi diyeceklerdi, belkide yenilerini katarak bana sunacaklardı, fırından yeni cıkmış bi yemek buharında...
merhaba iki gözüm;
şimdi kelimeler anlamsız, gözler manasız
kaybetmiş her şey anlamını
aynada asılı kalan yüz bile!
kalmadı dilimizde konuşacak tek kelimemiz bile..'seni seviyorum' dan başka! !
suskun bir acemilikle yüreğimize oturan bu söz! !
derin nehirlerin ölü sularında yüzüyor cesedim bu sabah!
gemilerin dumanı da ne kadar isli.
balıkçılar coktan yol almış açıklara.
kimi serpme atmış, kiminin zarganaya düşüyor gözü!
işte gene yabancı bir gemi..
ne tayfalar umurumda, nede ömrü ben gibi gemisini yüzdürmeye çalışmakla gecen kaptan!
hani söz vermiştin!
hatırla..
'ölüm bile ayıramaz bizi'
sevdalı kuşların kanadı getirecekti seni bana?
yaşlı bir çift göz etmişti bizi bu sevda!
yüreğe yazılan en güzel masaldı.
Türkülerle, şiirlerle yüzünde açan gülün tomurcuğunda, özümdesin..
İlk yazın asıldığı perdeleri aralayıp yüreğime eş buldum seni!
Mızraba değen telde, telden süzülen aşk nağmelerindesin.
Kirpik misali...gözümdeki perdede buldum seni...
Gereksiz üzüntüm, her daim yaşama hevesimdesin.
azaplardan azap,
günlerden ölüm beyendim bu gün...
nazlı yardan bana bir haber geldi! ! !
bu da kıytırık bi çelişkimi yoksa yarab, bir aşk uğruna ne güneşler batıyor! ! !
ellerim müebbet sensizliğe hüküm giymiş,
yokluğunda kaleme dokunamazken!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!