Yılların gerisinden hatırlıyorum. Bilmiyorum ama bulunduğum yeri çok iyi biliyordum. Bir mini minnacık çocuk; ezelden gelmişti, ebede gidiyordu. Biraz koşarak, biraz durarak, ezele bakmıyordu hep ebede gidiyordu. Tozlu yolları, asfalt, dikenli tarlaları bir gül bahçesi kadar güzel görüyordu.
Ah Çocuğum bilseydin, taşlı yollarda yürürken tırnakların taşlara çarpınca hıçkıracağını, feryatların arasında anam anam diye medet umacağını...
Ah! Yavrucağım ah
Babası diyordu ki; Oğlum Ahmet! I Bugün annen hasta, kadıncağız bak bu haliyle kirlenmiş çamaşırları yıkıyor. Dere kenarında ki; çamaşır suyunu ısıtan ateşin dumanı, uçup gitmiyor. Kederlerimizi dağıtmıyor.
Bilakis kümelenerek dalga dalga kederli bulutlar gibi üzerimize çöreklendi.
Bari bugün davarlarımızı sen götürüver, şu tepelere doğru doyunmazlarsa ne yapalım koyarız aç bile kalsalar ağıla, yeter ki; hepsine göz kulak oluver. Ha... Aklıma geldi. Dün kartalları görmüştün ya hava da o, kartallar kan kokusuna gelip, konmuşlardı. Karşı tepelere.
Baba! Dur! Dur! Bak; biri hala havada uçuyor.
'yok olmak üzere çıktığım koşuda
h e r - m o l a d a
bana su veren biridir sevgili
öpmeye / sevmeye
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta