Kuyruğuna teneke bağlanmış bir zaman dilimindeyiz
Çocuk çığlıklarıyla dolu bir çıkmaz sokakta ya da.
“32 dişiyle” gülen esmer bir kadının, omuzlarına dayamış dünya başını,
Üşümesin diye, sermiş küçük bir çocuğun.
Diğer elinde başka bir bebeği emziriyor;
Mor bir tülbent; bebeğin soluk alıp verişiyle, gök yüzünde süzülüyor.
Süt kokuyor omuzları annenin, bebeğin dudaklarında ve saçları,
Yedi tepe ışıklar içinde. Erken oysa, çok erken,
Karanlıkla gündüzün dudak dudağa öpüştüğü bir saatte;
Ayakkabılarını çıkarıp, boğaza karşı oturmuş güzel bir varoş kızı.
Ağlıyor içinden;
Yalın ayak durmuş tam karşısında istanbul’un, azıcık üşümüş üstelik.
Alnından öpen bir “ sıcak” dudak yok.
Koskocaman dünyada hissesine düşen bu belki,
Dudaklarını aşarak ruhuna dolan poyraz var bir de.
Biraz sonra öldürülecek bir rehineye benziyordu geçip giden
Panama bandıralı kaptan zaman.
Öyleydi, akşamdı ve üşüyordu içinden ağlayan bir çocuk.
Ne büyük bir düşmanlık beslemişti oysa,
Bir öpücükle bağışlanacak, büyük suçlar.
Gölgelere, köpek kabuslarına karşı, gece yarılarına karşı,
Bir sıcak soluk istemişti, yanı başında.
Yastığın ucunda, anti kabus omuzlarıyla bir soluk.
Bir gemiydi, bir translantik.
kuru yük; Bir anne, bir sevgili ve biraz umut taşıyordu.
Kayıt Tarihi : 23.1.2014 18:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!