Kovulmuş Şeytandan Allah'a Sığınırım
Rahman ve Rahim Allah'ın Adıyla
"Uç, sınır, kenar" anlamlarına gelen "harf" kelimesinden türetilen tahrîf "iki şekilde yorumlanması mümkün olan bir sözü bir tarafa çekmek", "kelimenin veya sözün anlamını benzer anlamlarla değiştirmek", "manasını bozmadan lafzı değiştirmek" gibi anlamlara gelmektedir. (İsfehâni, Müfredât sayfa 228, İbn Manzûr, Lisânü'l Arap , IX, 43, Cürcâni, Seyyid Şerif, Tarifât sayfa 53)
Tahrif kelimesine ilk dönem sözlüklerinde verilen anlamlar metinden çok yorumla ilgili olup anlamın çarpıtılmasını ifade etmektedir. Kur'an'da tahrîf kelimesi Ehl-i Kitap ile ilgili olarak dört yerde geçmekte olup bunlar Bakara Sûresi 75, Nisa Sûresi 46, Maide Sûresi 13 ile 41. ayetlerdir ve bu ayetlerde tahrif kelimesi, bir kelime grubunun parçası olup "kelimelerin mevzilerinden tahrif edildiği belirtilmektedir. Bakara Sûresi 75. ayetindeyse Allah sözünün tahrif edildiği belirtilmektedir. Bu ayetlerde geçen 'tahrif' kelimesiyse 2 şekilde yorumlanmış olup dilbilimcilere göre, sözün tahrifi veya 'kelimelerin mevzilerinden tahrif edilmesi', sözün farklı bir şekilde yorumlanması, lafzının değilde anlamının bozulması demektir. Buna göre her dört ayet kitapların yanlış yorumlandıklarını açıklamaktadır. Kur'an'da tahrifle ilişkilendirilen diğer bir kelime 'bir şeyi başka bir yere koymak', 'tahrif etmek', 'değiştirmek'(tağyir etmek) anlamlarına gelen 'tebdil'dir. Kelime, Kur'an'da tahrifle ilgili olarak Bakara Sûresi 59 ve A'râf Sûresi 162. ayetinde geçmekte olup İsrailoğullarından bir grup 'zalim'in kendilerine emredilen sözleri başka sözlerle değiştirdikleri ifade edilmektedir. Her ne kadar ilk bakışta tahrifle ilgili görünmesine ve bazı yazarların bu ayetleri tahrif konusunda delil olarak sunmasına rağmen ayetler aslında İsrailoğulları'nın bir şehre girerken Allah'ın kendilerine emrettiği söz yerine başka bir sözü söylediklerini belirtmektedir; dolayısıyla burada kitabın değiştirilmesinden değil , Yahudiler'in , Allah'ın emrine karşı gelmelerinden bahsedilmektedir. Bakara Sûresi 59 ve A'râf Sûresi 162. ayetlerinin Tevrat ve İncil'in tahrif edilmesiyle alakası yoktur.
Yine "dillerini eğip bükmek" ifadeside tahrifle ilişkilendirilmektedir. Nisa Suresi 46. ayetinde bildirildiğine göre, Yahudiler dillerini eğip bükerek Nebimiz Muhammed'e karşı "işittik ve karşı geldik", "dinle, dinlemez olası" gibi sözler söylemişlerdir. Bu ayette, Yahudilerin Nebimiz Muhammed'le konuşurken, kelimeleri nasıl eğip bükerek hakaret ve beddua ettikleri açıklanmaktadır. Bu durumda bu ayetinde kutsal kitapların değiştirilmesiyle alakası yoktur. Kaldı ki bu ayet Tevrat'ın değiştirilmesiyle ilgilidir dersek bile ayette söz konusu olan Yahudilerdir. Bu durumda bu ayet İncil'in değiştirilmesiyle ilişkilendirilemez. "Dillerini eğip bükmek " ifadesinin geçtiği başka bir ayette Ali İmran Sûresi 78. ayeti olup ehli kitaptan bir grup insanın birtakım cümleleri okuduklarından ve Müslümanların, okunanları Allah'ın sözleri zannetmesi için dillerini eğip büktüklerinden bahsedilmektedir. Ünlü Mutezili müfessir Zemahşeri'ye göre bu ayet, Yahudilerin, Tevrat'ta kendi çıkarlarına uymayan ayetleri okurken dillerini eğip bükerek okuduklarını, böylece insanları Tevrat'ta yazan hükümlere değilde kendi görüşlerine inandırmaya çalıştıklarını belirtmektedir. Reşid Rıza'nın Tefsiru'l Menâr kitabının 344 ve 345. sayfalarında "dili eğip bükmek" size gerçek anlamının dışında bir anlam vermek olarak açıklanmakta buna örnek olarak da , İncil'lerde "oğul" ve "Baba" kelimelerinin kullanımı gösterilmektedir. Bu kullanımlarda gerçek anlamının dışında mecazi anlamdadır. Aynı Celalledin Rumi'nin "velilerde Allah'ın çocuklarıdır" demesi gibi fakat bazı kişiler bu ifadeleri yanlış bir şekilde tefsir etmişlerdir. Ehli kitabı gerçekleri gizlemekle (kitmân) ve unutmakla(nisyân) suçlayan Kur'an ayetleride bize tahrifin mahiyeti hakkında bazı ipuçları vermektedir. Râzi'ye göre , "hakkı bâtılla karıştırmak", "delilleri yanlış yorumlayarak insanların zihninin bulandırılması", "hakkı gizlemek" ise insanların delillere ulaşmasına engel olunması anlamına gelmektedir. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'a göre Yahudiler, kendilerinin yazdığı düşünce ve çevirileri Tevrat'la karıştırmışlardır. O hâlde bu ayetler Tevrat'ın değiştirilmesini değil , Tevrat'ta yazılı bilgilerin insanlardan gizlenmesini dile getirmektedir. Yine ayetlerin satılmasıda kitapların değiştirilmesi anlamına gelmez. Aynı şey Kur'an içinde geçerlidir. Kur'an'da Müslümanlar tarafından satılmaktadır. Satma tabiri kullanılmasın diyeyse hediye tabiri uyduruldu. Yine Kur'an'ın Yahudilere yönelttiği bir başka eleştiri, Bakara Sûresi 79. ayetinde geçen elleriyle yazdıkları kitabı "Bu, Allah'tandır" diyerek satmaları ve bunun karşılığında da para almalarıdır." Taberi'ye göre bu ayet, Yahudilerin Tevrat'a aykırı yorumlar içeren bir kitap yazıp bu kitabı Tevrat'ı bilmeyen Araplara sattıklarına işaret etmektedir. Bu ayette Yahudilerin yazdıkları kitabın ismi verilmemektedir. Müslümanlarında yazmış olduğu tefsirler ve yanlış mealler Allah Katın'dan değildir. Yine Kur'an önceki kitapları tasdiklemektedir ve Maide Sûresi 45. ayetine göre Tevrat'ta Yahudilere cana can, göze göz , burna burun, kulağa kulak , dişe diş kısas emredilmiştir ve bu buyruk bugünkü Tevrat'ta Mısır'dan çıkış, 21:23-25; Levililer, 24:17-21'de bulunmaktadır. Yine Enbiya Sûresi 105. ayetinde belirtildiğine göre , Zebur'da şöyle yazılmıştır:
"Yeryüzüne iyi kullarım varis olacaktır."
Bu da Memurlar Kitabı'nda 37. Mezmur'un 29. cümlesinde bulunmaktadır. Yine Fetih Suresi 29. ayetine göre Kur'an, inananların İncil'de gittikçe kuvvetlenen bir filize benzetildiği açıklanmaktadır ve bu benzetme Matta 13:1-43, Markos 4:1-32; Luka 8:4-15'te geçmektedir. A'raf Süresi 40. ayetinde Allah'ın ayetlerini yalanlayan , bu ayetlere karşı kibirlenenlerin cennete girme olasılığının, devenin iğne deliğinden geçme ihtimalinden daha yüksek olmadığı ifade edilmektedir ve bu yine Matta 19:24, Markos, 10:25 ve Luka 18:25'te geçmekte olup İsa, havarilerine, "Devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginlerin Tanrı egemenliğinden daha kolaydır" diye vaaz etmektedir. Kur'an ile önceki kitaplar arasındaki bu mesaj birliği, bazı Müslümanların iddia ettiği "Tevrat ve İncil tamamen değiştirilmiştir" şeklindeki düşünceyi kesin olarak çürütmektedir. Bu durumda Tevrat ve İncil'in tahrifi konusunda geriye iki ihtimal kalmaktadır. 1) Bu kitaplar kısmen değiştirilmiştir. Ve 2) Bu kitaplar değiştirilmemiştir. Peki bu ikisinden hangisi doğru olabilir? Bunuda şu ayetlerle açıklayalım.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta