Neyleyim ki gözlerin bir şiir, bir cinayet
Okunduğu dilden kalbe edince sirayet
Ne düstur bırakır insanda ne de bir metanet
O gözlerin kılıç ile oyulmuş bir sanat
Paha biçilmez bir elmas, bilinmez kaç karat
Gönlüm her iftar yalnızlığı ağırlar,
Aç geçiyor her gece
Teninin kokusuna nöbete kalktığım sahurlar.
Her atılan topta kulağım yahut ezanda,
Senin tuzun olmadan olmuyor
Dağıtılmıyor rızıklar bu kazanda.
kimse evinden çıkıp bakmasa da
Her gece beliren yıldızlar gibi
Ben yine yazacağım
Beyaz kağıdın gönlüne.
Ne kadar da ışıldasam
Şu cilalı kalabalıkta,
Bi’ yağmur yağsa,
Belki Biz de serinleriz
Anamızdan emdiğimiz süt
Gelmez gayri burnumuzdan.
Belki umudumuzu bez edip
Ağaçlara bağlamayız.
Adım yazılmış bir kere
Beyaz bir kağıdın karalanmış bahtına
Ne söylesem sesim duyulmaz
Örümcek ağı ile bağlanmış ömrüm hayat tahtına
Bir gül yüzlü tanıdım kursağında yarım bir hurma
İnan koca devran dönüyordu onun hatrına
Çamur idim balçıkla sıvandım
Hak eliyle ten rengine boyandım
Yok idim bir var ile uyandım
Dünyayı görünce ağladığım doğrudur.
Gezdim bazı gündüz bazı gece
Eski bir ağacım bilinmez bir ormanda
Lalelerin ismi hiç duyulmamış kadar uzak
İsmini koyacak bir insan dahi yaşamış
Farketmemiş bulutlar bile basılmamış ayak
Esirler gibi hürüm o yaralı kalbinde
Bu şiirin mürekkebi canımdandır
Yıldızları, ayı ve dahi nefes almayı
Uğruna terk edecek sol yanımdandır.
Kafese atılmış kuşlar kadar hüzünlü
Ağaç ki baltalar vurulmuş defalarca dalına
Derdü mürekkep edip içtin mi
Sayfalara bitap düşüp küstün mü
Ölümü tadacak idün tattın mı
Yarıp kubbeyi arş-ı alaya vardın mı
kaderimizi levhi mahfuzda gördün mü
Mim olup secdelere sindin mi
Doldur bakalım hancı küfür şarabını
İçelim günahların köpürdüğü tastan
Vuralım insanların yüzüne tüm ayıbını
Hep kuru olmaz ya yakalım biraz da yaştan
Faiz, kul hakkı ne varsa doldur yiyelim
Bir yetim buluver de kakıp itelim




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!