Kusurlu Zincirler Seyri

Pınar Çetinkaya
1

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Kusurlu Zincirler Seyri

Sanki insanın gözünden kaçan yarım bir gölge değil insanlık!

Yanılgı dalgalarını yükselten bir denizse insanlık
Yükseldikçe
Bölünmeye yüz tutmuş bir köprü olur üstünde dünya

İçin dış hatlarında
Çok olmadı doğalı
Fakat utanmalı epeydir

Öylesine kaçıyorum bu taşa gömülesi arsızlıktan
Ölesiye susku diyor heybetliler buna.mümkün

Panjurları kırmızı boyanmış genelevin önünden
Bilmeden geçiyor hacı kafilesi
Vardıkları mekânda kırk taslık su olmayınca paklanamıyorlar
Ölüm öncesi cehennemden korkuyorlar
Fakat tutmuyor ki orospular henüz devasa cehennem iplerini
Diplerinde devinimsiz bir aydınlığa hüküm giydiklerini
Bilmiyorlar

Tanrı’ ya iddia kazandırmış kesimin kıllarını yolmak ayrı
Koparmak başka türlü oluyor eldeki cımbız aynayı kırınca
Mümkün değil kılı kırka yarmak
Utanmadıkça

Yazgımdaki sağlamlığa sağlık!

Gelecekten geçip
Dönüp duranları görüyor o yörüngede
Aynı telaş serüveni farkı farksızlığı
Sıradan bayat ve bayağılığı

O devasa halkların
Kangrenden kesilmiş bilekler ile oldukları kankalığı.aynı
Cami minaresinden tükürüyorum sahte kardeşliklere
Donmaktan kararmış kanların itina ile birleşmesine
Irzına defalarca geçilmiş bir toplumunun biçilmesine
Küfürbazın tekinden peydahlamış gibi
Yerde ve gökte uzanan çırılçıplak “insanlığın” üzerine
Tükürüyorum yüreğimden.

Makamlar gamlar ve yosun kokusuz duvarlar var etrafımda!

Yıldızların paylaştığı acılara bakıyorum
Teki yıllar önce sönmüş olmanın derdiyle soyut yanıyor bu defa
Öteki sönecek olduğunun daha farkında değil
Üzgün bir rolle boyanmış
Esasen hiç yanmadıklarını ne çok söylemek isterdim onlara
Bilseniz
Kusurlarını hırsızlıklarını bir top gibi sektirseydim dizimde
Ne derdiniz?
Bir fidan olsaydınız ulu bir ağaç olurdum bilmezsiniz
Sizde değil mi sizde kırardınız dallarımı emin olun.kırardınız
Yaşamak için
Öyle ya kırmaktan çok yorgun olmasanız uyanık olurdunuz
Diz dal kırmak dil koparmak yoksulu yoksul zengini zengin yapmak
Sizin esas işiniz. Ne dersiniz bilmiyorum
Emin olun o koltuk ülkesinde yok etmekten türemiş
Tek mülteci müritleriniz ve de sizsiniz

Ey beni insan eylemiş!

İnanmıştım yasal güzelliklerin varlığına bilirsin o zamanları
Ki o zamanlar yalın dizlerimin düşmekten kanadığı zamanlardı
Yalan ve riyadan zehirlenirdi tanrı köpekleri kusardı
Köpek köpek gibi insan insan gibi yaşardı
Tuzlamazdı kimse salyangozu
Ve herkes utanırdı ara ara utanmak lazımdı
Dil utanırdı rezil demeye döldeşine
Rezillik utanır oldu bu vakitte dile yerleşmeye
Ah Dedim ya o zamanlar henüz gelecek yasaklanmamıştı
Köle İzavra’lara bile

Gece gelen bir çığlığın tizi geç çıkar kulaktan!

Hastayım uzun vakittir
Süt domuzlarının su içmelerini istiyorum
Uyku vakitlerinde kendilerini diğer yaratıklardan ayıran
Zekâlarına doğru iyi bir gece dileğinde bulunmak istiyorum
Fakat "Ben İnsanlık" diye bir mektup geliyor ellime
Onlara yolluyorum
İyi geceler domuzlar ben sizin en korktuğunuz acıyım
Esasen adım İnsanlık
Siz beni sizden süt sever sağamaz bilin
Bakın bana iyice ellerimdeki kuraklığa
Çadırda rezilce yaşıyorum doğdum doğalı
Zayıf gördüğümü eziyorum tıpkı sizin gibi
Sadece konuşuyorum olduğumu iddia ediyorum
Varsayım değilim olma yolundayım etlerim çürüyor
Tamamen siz yani ö-tekiyim
Nefret edin benden besleyin beni büyütün beni nefret memenizi emzirin
Büyütüldüğünüz üzere kuru kuruya sadece nefret edin ki semireyim

Benim adım kuru bir ormanı tutuşturmak üzere olan insanlık!

Bir akşamdı doğuşum
Kusurlarımı seviyordum
Hızımın yavaşlamasından iğreniyordum
Üzerimde türlü tütsü kokularından nefti renkler varken
Paha biçilmez günler vaat ederdim
Fakat hiçbir gücün barışı benim üzerimden düzmesini kaldıramadım
Bir akşamdı ölüşüm
Cesedimin üzerinde turlar düzenlendi
Bu köprüden cennete geçilmediğini
Aynı açlığın ortak rüyasında koşmadıklarını anlatmak isterdim
Yılda bir ay değil bin yıl oruç tutanları
Yoğun cimrilikleri yüzünden kör ve çirkin kaldıklarını
Fare öldürmek için zehir salyangoz öldürmek için tuz üretildiğini
Haykırmak isterdim çok

Ey kör fakat yazar olan okur!

Bu östrojen salgılayıp durmuş mekâna bilmeden atıldım
Bir yarasadan farkım olmadı hiç
Düştüm benden önce düşenlerin üstüne ayakta kaldım
Canilerin mantıksız öfkelerini öfkeden köpüren ağızlarını gördüm
Nazara karşı değil duvara karşı okunuyordu tüm sureler
İyi bir insan aradığımı söyledim ulu çınara
Namaz kıl dedi
Şefkat aradım tanrına sığın dedi
Mucize aradım aç kutsal kitabı oku mucize o dedi
Kafama âminle dolu çuval geçirdiler içinde yığınla kafatası vardı
Dibinden dibine sanki ömrüm ve yüreğim oyulmuştu
Mağarada gerçek hikâyeler
Hikâyelerde bozuk düzenler anlatılırdı
Erotizm kadar yakıcı ilah kadar kaygısızdı
Bana yaşam dediler yaşama hakkın yok demediler
Bana insansın dediler insan gibi ömür vermediler
Sen busun insan olarak doğdun akbaba gibi leş yiyeceksin demediler

Kirli tuzakların içinde alaya uğramaktan ağlamayan çocuk göster bana Tanrı’m

Bütün kötülüğün kuruduğu bir ormandan
Yakınımda kesilip uzağıma düşmemiş ağaçları göster
Saatler tüm yaşamları halt geçmeyene kadar
Gerçekten gerçekler için üzülüp kahrolan tek insan görene kadar
Kıyı boyunca kör bir at gibi çatlayana kadar koşacağım
Geçmek yerine içinde yaşadıkları dünyanın bir genelev olduğunu öğretmek için

Bu kafileye.

Pınar Çetinkaya
Kayıt Tarihi : 1.9.2012 01:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
ÖNCEKİ ŞİİR
SONRAKİ ŞİİR
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Pınar Çetinkaya