Gök bitti
Hırkama yapıştırılmış kuş resimleri
Çocukluğumu bir kitap gibi
Kapatmışlar anne
Akmıyor artık o nehir
Ağır
Biri bir koca görür rüyasında:
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Devamını Oku
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
GÜZELDİ TEBRİKLER
Gök bitti yerde kalmamış şiire sanki. Bu ne yorumlar abi! Kuş resimleri üzerine dinozorların gölgesi düşmüş.
Sevgili ağabey,
her gün baklava yenmez malum;bendeniz o açıdan mezkur lisan muhabbetine duçar oldum.Ara sıra da salatayla iktifa ederseniz kilo denen o menem illetten kurtulmuş olursunuz.Kaldı ki sizi bir lügat gibi takip etmekte ve sizden birçok sözcük öğrenmekteyim.Ne mutlu bizlere ki sizin gibi Osmanlıcaya vakıf bir dosta sahibiz.Gerçi bizim yoldaşlara bunu anlatmakta zorlansak da güneş balçıkla sıvanmaz;bin yıllık Türk- İslam birikimini birkaç kendini bilmez meczup sakallı zanneden ya da bin yılın acılarını,umutlarını,hasletlerini günün parsasını toplayan malum güruha tahmil edenler
bir gün fena halde yanıldıklarını anlayacaklardır şüphesiz.Belki de biz Atatürkçülerin dil konusundaki endişelerini Ulu Önder Atatürk , Onuncu Yıl Nutku'nda tertemiz ve çarpıcı bir Osmanlı Türkçesiyle ortadan kaldırıyor;o kısacık metinde 120 adet Arapça sözcük kullanıyor.Tabii ki bu sözcükler galatı meşhur cinsinden bizim olmuş sözcüklerdi.Bizimkisi latifeydi üstad,elbette ki:'Melali anlamayan nesle aşina değiliz.'düsturuna bağlıyız;ama çağın gerisinde de kalmamak lazım gelir.Güzel dilimizi ne kadar işlersek o kadar da verim alırız.
Keşke Osmanlıca sözcüklere sahip çıkarken,Yunus'un bal damlayan Türkçesini de unutmasaydık:
KARŞI DAĞLARIN BAŞINDA
SALKIM SALKIM DURAN BULUT
SAÇIN ÇÖZÜP BENİM GİBİ
YAŞIN YAŞIN AĞLAR MISIN
Şuradaki musukiyi ses güzelliğini duyabiliyor musunuz?
Hele bir 'yaşın yaşın' zarfı var ki yağmurun yağışını şırıl şırıl anlatan bu güzelim ikileme ne yazık ki ölüp gitmiş.
Yani üstad,dil konusunda tutucu değiliz,olmamalıyız;Fuzuli'yi,Baki'yi,Nedim'i ne kadar çok baş tacı ediyorsak; Karaca'oğlanı,Yunus'u, Pir Sultan'ı, Nazım'ı da o derece kutsamalıyız.Dilin bari ideolojisi olmasaydı da tümünü kucaklasaydık.Ben kendi payıma kucaklıyorum,yoldaşlar kızsa da hacılar yadırgasa da Acem'den,Arap'tan,Rum'dan...vs.dilimize girip halimizi anlatabilen tüm sözcükler Türkçedir benim için.'Türkçem benim ses bayrağım .' demiş ya usta,aynen öyle.Saygılar üstad.
gök bitti
kahkahalarıyla bulutları sona erdirdiler
kızılca kıyamet savcıları
her dokundukları ateş
her yıkadıkları hep kirli
yeşil düşlerden kaçıp
sabrı hıza kaptıranların
değişmez yazgısı bu
kentin kir götürmez bir kimyası var çünkü
@..
@..
Hangimiz o eski çocukluk günlerimize özlem duymuyoruz ki?Yalın , kaygısız ve salt duygularla yapılmış bir çalışmaydı..Şairin kocaman yüreğine,yüreğimce sevgiler gönderiyor,şiirini kutluyorum..saygılarımla..
Cam Şekerler Tadında Bir Çocukluk
arıtılmış bir çocukluktu bizimkisi..
sevgilerimiz salıncaklar kurmuştu,
analarımızın bağırlarında...
kağıttan gemilerimizi yüzdürürdük,
su dolu tekneler de kaygısızca..
kağıttan uçaklarımızı uçururduk,
hiç ulaşamadığımız mavi/beyaz bulutlar da..
treni kibrit kutularıyla yapar,
annelerimizin dantele ipliğiyle bağlardık birbirlerine..
kağıtttan olan sadece oyuncaklarımızdı...
değerlerimiz ise som altından daha da ağırdı.
mutluyduk; çünkü sevinçlerimiz vardı,
rengarenk cam şekerler tadında..
gamlı baykuşlar tünememişti hiç pencere kenarlarımıza,
dağlarımız özgürdü.......
kırlarımız özgürdü.......
yollarımız özgürdü......
çitler,bariyerler yoktu.. girilmez bölgedir,
ya da piknik alanıdır diye...!
arıtılmış bir çocukluktu bizimkisi...
su berraklığında...
tek korktuğumuz gölge,kendi gölgemizdi...
gece yarılarına kadar,
toprağa çivi saplamaca oynardık komşu çocuklarıyla..
gökdelenlerin şaşaası ürkütmezdi çocuk gözlerimizi
vilayete giden dolmuşlara binmek,ne büyük bir hayaldi...
arıtılmış bir çocukluktu bizimkisi..
tüm evlerin kapıları açıktı geç vakitlere kadar,
çelik kapılar,kilitler yoktu...
haydutlar,hırsızlar yoktu bu kadar...! !
çocuklarımız bağışlayın ne olur bizleri,
yaşadığımız gibi bir çocukluk yaşatamadık sizlere.....
arıtılmış bir çocukluktu bizimkisi..
OYSA Kİ, SİZİNKİSİ.......................? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ?
Sevtap Kaya Nurgönül
.....ŞİİR BAŞLIBAŞINA İNSANLIĞIN İHTİYACI OLAN BÜTÜN ERZAK VE MANEVİ TALEBİ KARŞILAYACAK BİR PLATFORM..dur diyen yüreğimin sesine itiraz etmezsiniz...
......amacınız ne olursa olsun..etrafınız ne ile kuşatılmış olursa olsun..insanlığın yardımına ihtiyaç duyacağı bir acil önlemler paketi her daim hazırdır şiirin ambarlarında..konuyu daha iyi irdelemek bu kısa zaman zarfında pek mümkün olmasa bile..inandığımız günden bu yana peşindeyiz şiirin..ve o bize hangi yönü ile iştirak ederse eyvallah deyip...kuşanıyoruz dilin hakimiyet kulvarının gerektirdiği bütün araç ve gereçleri...korkumuz yok amma velakin..şiir her yanı ile sağlam olan bir duruşun bile..ihtiyacı olan resimleri vardır..(hayattır..zamanı terk eden vefadır..boynu kıldan ince hüsnüniyettir..fevkaladeliktir..olağanüstülüktür..kurnazlık cirit atarken yürekteki esas bir itibardır...net misafirsever bir karşılama törenidir..ağırbaşlılık ile açar kapılarını..bir ordu içeri girer de hazırdır her daim yeri bucağı..bu eşsizlik karşısında şükretmekten öte ne yapılabilir ki...
....bugün yarın ve sonrasında şiirin ayak izleri her nerede ise...orada..DİNİ..IRKI VE DİLİ NE OLURSA OLSUN..İNSANLIĞIN bağımsızlık bildirgesi yazılmaktadır...yine inanmaktayız ki...şairane bir hedefin sarsılmaz imanı ile inanmaya ve hatta baş koymaya yemin etmişizdir...öyleyse ürkmek zerre kadar kanımızla genlerimize ulaşamaz...ve cümle alem şiirin gücüne bir kez daha ayakta selam duracak günlere gebedir...sevgilerimle
Kavrulmuş kestane
Elma mayhoşluğu
Evler
Göğün derinlikleri
Çocukların çözülen diliyle
Çözülüyor dilsizliğimin ç hâli.
Kent yaşamının insanı kendi kendi ile bir an olsun yalnız bırakmayan zorluklarından daha çok çocukluğa özlemi anlatıyor gibi geldi bana.Yukarıdaki dizelerde şaire ait bir başka şiirden.Lara Açanba’nın tespitleri son derece güzel.İlaveten bir şey söylemek gerekirse şairin diğer şiirlerine de göz atılmasını tavsiye dereim.Aynı tarz naiflik iddiasız kendinden emin şiir duruşu var.
Felek sen nasıl bir şeysin küçükler bir an önce büyümek ister büyüyenler küçülmek. Eğer onlara bahşedilmiş bir gençlik, ya da ihtiyarlıkları varsa küçüklerin dediği oluyor. Sanırım bu masumiyetin bir ödülü olsa gerek. Çocukluğuna özlem duymayan çocukluğunda yaşadıklarını yad edip aramayan sanmam ki olsun.
Güzel şiirdi şair güzel.Çok naif çok harika içten bir şiir.Çocuklar girdiği her yeri güzelleştiriyor vesselam kalemine yüreğine sağlık.
Bozuk bir sistemin çarpık bir kentleşmesinin arattırmayacağı şey yoktur...kokuşmuş ,her şeyin çıkarları gözeterek yapıldığı ilişkiler,insanın parası kadar değer verildiği kapitalist bir düzen ve geri kalmışlığın getirdiği binlerce sorun..
Samanlıktaki eşeği bile aşkından ölünen badem gözlü dilber yapsa şaşırmam.
Bu kadar sorunun içinde ,çocukluğumuzun saf ,kirletilmemiş günlerine geri dönebilme hayalleri kurmamız çok mudur..?
Şaire ve diğer okurlara saygılar
Fikret Şahin
Her insanın içinde, yetmişinde olsada, bir çocuk yaşar ömür boyu..Şair önce insan olduğu için tabii onun içselliğinde de hep o çocuk yaşar..Önemli olan o çocuğun huyu/suyu ama illaha ki çoçuk olmasında ki sürecidir, yetiştirilmesi ve yaşadığı öz çevresi, toplumdur nasıl bir çoçuk olduğu ve içinde ki çocuğun nasıl bir çoçuk kalacağı..
Çocuktan dahi iyi kim hayal kurabilir ki..sorun içinizde ki çocuğa..çocuğun huyu/suyu ve yetişme tarzı ne olursa olsun onun içinde doğasal olan hep çoşku, oyun oynamak candanlığıyla, paylaşım..güzelik ve barıştır. Yeri gelir çiçek olur açar..yeri gelir kuş olur uçar..
Denebilir ki hiç ama hiç bir çoçuk ne savaş ister..ne baskı ne hırpanama ne de yumurcaklık yapsa dahi ev hapsi..Çoçuk dediğinden-çaldığı ıslıktan ve sözlerinden hiç bir korkusu ve çekinmesi olmayan tam evrensel özgürlüğü içinde yaşatır ve yaşar..Ta ki büyükleri ona kota koyana..örf/adet..deger yarğıları nedeniyle bazı davranış ve düşünce özgürlüklerine kısıtlayana kadar..Bu tüm evrende böyle.. Ve bu çoçuk kendi de büyüyünce aynı büyükler gibi yapmak-davranmak ve yaşamak zorundadır…
Ancak şairin şiiri işte o çocuğun doğasında ki ne denli güzellik varsa onu yansıtmış şiire ve sanki gerçekte de o yaşama imrenesiye dizeler oluşmuş..
Saygıyla..
Şiire ve şaire olan bu yorumumdan sonra, burda ki yorum yazma fonksiyonum şairlik yeteneği, yetkinliğini geliştirme ve bunlara yönelik iletişim yanısıra önemli toplumsal boyutlara eğilmek de bir sorumluluktur görüşündeyim.
Hele ki bu alan edebiyat ve şairlik, şiir alanısıyla konu irdelenmeli inancındayım.
Bu açıtan, bu günün, Ugur Mumcu anısına önemli bir gün oluşu nedeniyle, onun aşağıdaki şiiriyle saygımı sunmak, onu anmak istiyorum. Bunun, amatör boyutlu yazar-çizer olsakta kendi adıma bu ortamda da bir sorumluluk olduğuna inanıyorum. Nitekim maalesef halen 50 den fazla saf yazar-çizer halen tutuklu ya da hapiste yatan bir ülke de sadece edebiyat alanında değil tüm sosyal, siyasal, toplumsal yaşam, inanç ve hukuk alanlarında tam evrensel özgürlükten yana olmak ve ona katkı sunmanın edebiyatcı, yazar-çizerin peynir-ekmeğe muhtaçlığı değerinde sorumluluğu olduğuna inanıyorum.
Saygılar..
BİR KİŞİYE YAPILAN HAKSIZLIK
'Bir kişiye yapılan haksızlık,
bütün topluma karşı
işlenmiş bir suçtur.
bu bilinci paylaşmak ve
bu sorumluluğu yerleştirmek
zorundayız.
Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci,
özgürlüğün de,
demokrasinin de
tek güvencesidir.
Bu güvence sağlanmadıkça,
demokrasinin temeline
tek bir taş bile konmuş olamaz.
Unutmayalım ki 'cesur bir kez,
korkak bin kez ölür'.
Önemli olan,
insanın böyle bir toplumda
'mezar taşı' gibi
suskunluk simgesi
olmamasıdır.'
Yazar : Uğur Mumcu
Saygı i,le..
'Seçme Şiirler' panosundaki Kuş Resimleri'ni gördüm; rengarenk... Şairimiz İsmail KARAKURT, ayaküstü konuşma rahatlığında yazmış şiirini. Sözcükler abartısız; ama kapsamlı:
1) Çocukluğumu kitap gibi kapatmışlar anne.
***Çocuk başlıbaşına bir imge: Dondurmayı yanaklarına bulaştıran, çamurlu yağmur gölcüklerinde ayakaplarıyla hoplar, zıplar...***
2) Bu kent, güneşle arama girdi.
***Kırsalda çocuk güneşle, çiçekle, böcekle kucak kucağadır.***
3) Gülümsemek, yaprakları hışırdatmaıyor.
***Çocuk gülerken, hoplarken, çiçek toplarken doğayla konuşur; onunla sarmaş dolaştır.
+) Gök bitti.
***Çocuk öylesine bir güçtür ki, gök yüzünü sırtında taşır, bu gökte kuşlar uçuşur. Şairimizi kutluyorum.***
Bu güzel şiire, antoloji komda kayıtlı ' Eskimeyen Duruş ' başlıklı şiirimin girişiyle eşlik etmek istiyorum:
' Bahar düğünü
Gökte başlıyor yine;
Gümbürtüyle.
............
...........
*Nadir ŞENER HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*
Bu şiir ile ilgili 30 tane yorum bulunmakta