110] Kendini çağdaşlaştıramayıp, kendisini ürettiremeyip de teknolojiyi kullanamayan sistem ve politikalar, ne işe yarardı? Dinin farklı farklı, versiyonlarının nizala şan kullanımını istismara yararlardı. İstismarlar içindeki halk daha neyin ne olduğunu anlayamadan, bu siyasetler; bu kulvarlar içinde bulunan halkın bir takım ezberlere götürülmesine yarardı!
Bu ezberlere götürülüşün siyasi hasadı yapılamaz mıydı? Elbette yapılırdı. Hem de, vızır vızır yapardı! Tabii ki böyle güdük ve kısır politikaların varıp varacağı yer, olup olacağı durum orası olacaktı. Hem de özgürce! Hem de bir hak olarak! Hem de fikir özgürlüğü olarak! Hem de sefihçe sine, rezilliğin rüsvasını yüzlerine astar etmişçesine, 'Halk istiyor' diye, lanse edilip, endam edilircesine olacak idi.
Artık ülke çağın demode olmuş düzenlemeleriyle, demode yatırım teknoloji ve bilgileri ile bir yandan güya mamur yapılırken, parça gereksinimlerinden ötürü dışa teknoloji bağımlılıkları yaratılacaktı. Bir yandan da, hep sil baştan olacaktı. Eintein düşünlü dünya ekolünün karşısına Said'i Nursi çıkarılacaktı. Ülke tamamen satışlarla dış tesirlere açık bir kullanım alanı olacaktı. Korkacak ne vardı, ışık okulları dört bir yandan, teşebbüssü hayırsever katılımların legaliz eliği ile boy verecekti.
1940'ların, 1950'lerin 'özgür Dünya'sı, öyle bir özgür olacaktı ki, ülkenin zenginlikleri ve kazanımı, serbest pazar ve özelleştirme adı altında, hile düzeni ile makyajlı görüntü ile tercih et beni arzusu ile kaynaklar dışa açılım adı altında satılacaktı. İflası alenen olan bir ülkenin, son dakikalarının uzatılan kozlarını oynayışları, idi bu. Öyle ki 'babalar gibi satarım' fütursuzluğu ile göğüs yumruklayarak söylenilecek, bu aymazlık sürdürülecekti. Halk da, babaların evlatları gibi bu sözleri alkışlayacaktı! Ülke 40 yıldır kan gölü olacaktı!
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta