92] 1950'de gereği gibi üretip refahı dağıtamayan siyaset, önce el değiştirecek, sonrada halktı sosyal söylemlerle toplumsa olmaz biçimde, laiklikler aleyhine, eksen değiştirecekti. Bu uğurda kendisinden önce açılan yolun kapılarını, sonuna kadar açacaktı. Türk siyasi tarihinde tek partili döneme son verişle önemli bir yere sahip iken, değerli politikaları olmamamakla, kendisinden önceki partinin 1946’dan beri başlayan, sosyal bocalamaların ekseninde, netlikler sağlayışla kendisinden önceki eksen kaymalarına başlamış güncel gidişatından liberal olmanın dışında pek bir farkı olmayacaktı.
Serbest irade ile geleceklerse de içte ve dışta serbest irade ve politikalar oluşturamayacaktı. Elbette kimi küçük nazımları başlatacaklardı. Karma ekonomiden dönüş bu dönemin özel yatırımcı teşvik ve liberal politikaları ile başlayan yerleşimler, bu günkü yapının temelleri olacaktı. Hem aşırı dışa bağlı borçlanacaktı, hem bunalıma girecekti.
Hem de özgürlükçü olduğunu söyleyerekten, iktidar olacaktılar. Hem de, özgürlükleri kısacaktılar. Üniversiteler kaynayacak, gazeteciler aydınlar, öğretim görevlileri içeri tıkılacaktı. Halk cephelere bölünecek, radyolarda vatan cephesi üye kayıtları ve duyuruları okutulacaktı. Zulüm inşa olurken, kendisini böyle; gövde gösterileri ile gelişirdiler.
Bilimsel değerler, üniversite profesörlerinin sırtında tu kaka edilecekti. Kendisi kara cüppeli (din softası) gibi davranan siyasetlerin, topluma vereceği ne olacaktı ki? Çapsız politikaların saldırısı, muhalif aydınların üzerine olacaktı. Bu meyanda siyasetler, öğretim üyelerini, ve profesörleri vurun abalıya, yapması üzerinden; bilim adamlarına ve yargı heyetlerine olan tahammülsüzlüklerini ve tüm siyasi açmazlarının kinini; 'kara cüppeliler' diye dışa vuracaktılar. Böylece halkın gözünde aydın tavrı diye bir şey kalmayacaktı. 'Toplum halklaşacaktı'. En büyük hata ve yanlış buydu. Bu tahammülsüzlükle, öfke nöbetlerine girilecekti. En yetkili ağızlarca, aydınlar, bilim adamları ve yargı otoritesi; 'kara cüppeli papazlar' diye aşağılanma ile yaftalanacaktı.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta