106]Siz insanlığın, elli bin yıldır yaptığını Atatürk’ten niçin yoksun kılmak istersinizki, anlaşılır gibi değildir. Üstelik bu evrensel ilke, bir dinin kendine mahsus durumu ve bir dinin özelliği de, değildir. Bir dinin kerameti ve bir dinin kendi bulduğu aksiyomeri de değildir. Sanki o din olmasa idi insanlar böyle aidiyet çekikleşmesi yapamayacaklarmış gibiden, yukarıdaki söylemle cahilce bir soru, ortaya konmuştur.
Hâlbuki elli bin yıldır insanlığın böyle bir yol ve uygulaması olduğu için bu söz konusu dini anlayışlar da kendisini bu zemin üzerine konumlamıştırlar. Sonraki dinler, bu zeminin bulucusu da, değildirler. Aksine bu zemin (aksiyomer) olduğu içindir ki, sonraki dinler bu zemin üzerinde tutunup, bu zemin üzerinde devinip; kendilerini dönüştürebilmişlerdir. Bu iyice biline. Bu yol İslamlığın ya da Hristiyanlığın bir zorunluluğu olmayıp, elli bin yıldır insan mantığı bu şekilde yapı sallaşmıştır.
Bu şekil yapısal işlerlik kazanan insan anlaması içinde, bu çağrıyı yapma ve bu kanalla yapılan çağrıya uymanın bilinci, zorunlu olaraktan vardır. Bu davetçi var oluşa icabet etmeyi dinler ister. Tüm sistematik dinlerin de kendilerine has olan sistematiğine değin çağrı sal metodunu kullanmaları esastır. Tüm dinlerin bu gibiden çağrılar yapabilmesi, totemik inancın kendisinden sonraki tüm dinlere aksiyomer oluşundandır.
Atatürk'ün yaptığı da budur. Yani toplumu ve halkı semboller üzerinde harekete geçirmektir. Kiminin sembolleri, din iman çağrısıdır. Kimininki vatan millettir. Kimininki toplum ve toplumun bir yurttaşı olma bilincidir. Görülüyor ki, az da olsa, her kes, seslenme zemini aynı olan bu türcü dinsel çağrıya uyamazdı. Tarihteki, büyük ahlakçı ve peygamberlerin de, yaptıkları totemci zeminin aksiyomer oluşuna dayanmaları da bundandır. Yani elli bin yıl önceden beridir, insanlığın oluşturulmuş anlama, devinme zeminine seslenmekti. Değilse Sevgili Gazi yepyeni bir insanlık devinme alanını mevcuda koymuş değillerdir.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta