27]Günün ekonomi politik siyasetleri de hemen iç ve dış girişmelerin bu iki nokta oluşması arasındaki skalada belirmektedir. Tüm mesele dış ve iç konjonktürselliğin böylesine bir birine bağlı oluşudur.
İç içe oluşmaların etkileşmesinde, mütekabiliyet esaslarına göre sizin de kendi dinamiklerinizi, paylaşan çıkarlar ve dayatmalar olaraktan, karşı taraf için ortaya koyabilmenizdir. Tüm var oluşun özgürleşmesi bu bağıntıdadır. Değilse Türkiye'deki darbeleri ve her türden gerici oluşmaları, sadece bir iç dinamiğin referansları imiş gibi tartışmak, hayali ve kara cahilliktir.
Bugünkü tüm ulusal ve toplumcu yapılar, zorunlu bir tarihi süreçlerin girişim eşen aşamasıyla biçimlenmişlerdir. Farklı etnik temelleri içerir karışmalarlan görevdeşleşen, amaçlaşan ve sağlayışlar yükümleşmesi ortaya koyan, yepyeni toplumlar oluşmuşlardır.
Bunlar bugün ayrılıkçı kalkışmaların değil, toplumcu eksenin etrafında değer üretmenin ve üretilen değeri paylaşmanın olumlamasını gerçeklemelidirler. İnsanlar etnik yapısına sahip çıkmadığı için değil çıktıkları için sömürülürler. Çünkü bu yapı içinde güçsüz ve bilinçsiz tutulmanın kullanımına müstehak olurlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta