Kurtuluş Savaşı Destanı Şiiri - Celal Atay

Kurtuluş Savaşı Destanı

Okulda öğretmeni oğluma ödev vermiş.
Cumhuriyete nasıl kavuştuk? yazın demiş.

Oturdu masasına bir şeyler yazdı, durdu
Yeterli olmamıştı, kendi de biliyordu.

Bana da soramadı; belliydi ki utandı
Cumhuriyet çocuğu, elbet utanmalıydı.

Sonunda oğlum dedim, gel beraber yazalım
Gerçekten kahrolurdum eğer utanmasaydın.

Bu suç senin değil ki hepimiz de ortağız
Çok şeyi biliriz de, geçmişten çok uzağız.

Bilmemek ayıp değil, ayıp öğrenmemektir
Utanmak bile zaten; birçok şeyi bilmektir.

Oturduk baba-oğul, verdik kafa kafaya
Başladık sırasıyla olanları yazmaya.

28 Haziran 1914’te
Bir yangın çıkıverdi Saray-Bosna şehrinde

Bu yangın bildiğimiz yangınlardan değildi
Çok daha acımasız, çok daha şiddetliydi.

Avusturya, Macaristan, Almanya İttifak’ta
Rusya, Fransa, İngiltere birleşti İtilaf’ta

Her geçen gün taraflar yeni taraftar buldu
Avrupa baştanbaşa savaş alanı oldu.

Çok kısa bir sürede bütün dünyayı sardı
Osmanlı Devleti de bundan payını aldı.

Milyonlarca can aldı, milyonlarca yaralı
Koydu binlerce öksüz, binlerce dul, nişanlı.

Bu büyük savaşlarda kazanmaya imkan yok
Kazanan da zararlı, kaybedense daha çok.

Bizim baştaki beyler kaybedeni seçtiler
Az tamah çok zararı getirir bilmediler.

İttifak Devletleri sonunda birer birer
Sıfırı tüketerek savaştan çekildiler.

Kahramanca çarpıştık, cephede yenilmedik
İttifak dağılınca biz de barış istedik

Yıl 1918,Ekimin 30’u
Mondros Limanında masaya oturuldu.

İtilaf Devletleri çok önceden anlaşmış
Osmanlı toprağını parça parça paylaşmış.

Yapılan antlaşmayla yıkıldı koca devlet
Öz yurdunda esir mi olacaktı bu millet?

Antlaşma maddeleri ölümdü, intihardı
Milletin sinesine hançer oldu saplandı.

Düşmanın yıllar yılı beklediği gün geldi
İstanbul önlerine gemiler demirlendi.

Boğazlardan geçiyor İtilaf gemileri
Boşa mı kazanıldı Çanakkale Zaferi!

O zafer ki düşmanı denizde bitirmişti
O zafer “Çanakkale geçilmez! ”dedirtmişti.

Boş yere mi ölmüştü binlerce delikanlı
Boşa mı yazılmıştı Çanakkale Destanı!

Bu antlaşma ateşkes antlaşması değildi
Bu yurdun parsel parsel paylaşımı gibiydi.

Silahlar alınacak, ordu dağıtılacak
Doğuda Ermenistan Devleti kurulacak.

Gerekli görürlerse İtilaf Devletleri
İşgal edebilecek dilediği yerleri.

İşgalciler gösterdi gerçek suratlarını
İşgale başladılar vatan topraklarını.

Fransa, İngiltere, İtalya saldırdılar
Antep, Maraş, Antalya birer birer aldılar.

Mersin, Adana,Afyon için için yanıyor
Urfa, Konya, Marmaris kurtarıcı arıyor.

1919 Mayısın 15’iydi
Yunanlının hayali nihayet gerçekleşti.

İzmir’i işgal etti, vahşetini saçıyor
Azınlıklar şaşırmış Yunan’ı alkışlıyor.

İşgaller karşısında millet çılgına döndü
Türk’e böyle yaşamak, ızdıraptı, ölümdü.

İlk tepki Gazeteci Hasan Tahsin’den geldi
Kendini tutamadı, silahı ateşledi.

O kurtuluş yolunda tutuşan meşaleydi
Kurtuluş Destanının devleşen şehidiydi.

Değişik bölgelerde cemiyetler kuruldu
Amaçları kurtarmak, işgallerden yurdumu.

Birlikten kuvvet doğar, bunlara bir baş gerek
Yapılması gereken, güçleri birleştirmek.

Vatan işgal altında kurtuluşu beklerken
İstanbul’da ki güneş, Samsun’da doğdu birden.

1919,Mayısın 19’u
Limana demir attı Mustafa’nın Vapuru.

Dokuzuncu ordunun başına verilmişti
Bu önemli görevi maksatlı üstlenmişti.

Görevi başka idi amacı daha başka
O aylar öncesinden inandı kurtuluşa.

Dünyaya öğretmişti Çanakkale geçilmez
Yine o haykırıyor:” Türk ölür köleleşmez.”

Samsun, Havza, Amasya dolaştı birer birer
Anlamıştı millet te kendisiyle beraber.

Zamanı geldi artık ulusal güç kurmalı
Bir tamimle kararı dünyaya duyurmalı.

Ali Fuat, Rauf Bey, Kazım Karabekir’le
Hazırlayıp tamimi gönderdiler illere.

Amasya Tamimiyle dünyaya haykırıldı
“Ya istiklal, ya ölüm! ” Halk bunda kararlıydı.

İstanbul Hükümeti eli bağlı duruyor
Yalan yanlış sözlerle milleti oyalıyor.

İşgalci komutanlar ne derse o oluyor
Verilen emirleri eksiksiz uyguluyor.

Vatanın bütünlüğü tehlikeye girmişti
Milletin özgürlüğü alçakça çiğnenmişti.

Yapılacak tek şey var, milleti uyandırmak
Özgürlük ateşini ruhlarda canlandırmak.

Ulusal birlik için bir kongre yapılacak
Her ilden üç delege Sivas’ta toplanacak.

Erzurum’da kurulan heyeti temsiliye
Hazırlığa başladı, çalıştı gündüz gece.

Başında büyük asker Mustafa Kemal vardı
Amacı doğudaki güçleri toplamaktı.

Nihayet 4 Eylül de Sivas’ta toplanıldı
Ulusal birlik için birçok karar alındı.

Yurt sathında var olan örgütler birleşecek
İşgalcilere karşı birlikte savaşacak.

Davayı baltalayan Damat Ferit gitmeli
Vatansever birini yerine getirtmeli.

Mandayı kabul etmek zincire vurulmaktır
Bu vatana ihanet, haine kul olmaktır.

Milletin iradesi vatanı kurtaracak
Gerekirse bu yolda tek bir Türk kalmayacak.

Görüşmeler, kongreler bekleneni vermişti
Damat Ferit çekilmiş, Ali Paşa gelmişti.

Kuvay-ı Milliyeye destek verdi hükümet
Meclis-i Mebus anı açmışlardı nihayet.

Meclis-i Mebus anın ömrü çok kısa oldu
Yapılacak olanlar, başlamadan son buldu.

12 Ocak 1920, açıldı
11 Nisan 1920, kapatıldı.

Dış güçler bastırınca Ali Paşa çekildi
Yine vatansever biri, Salih Paşa geldi.

Sonunda Avrupa’nın hayali gerçek oldu
Resmen işgal ettiler başşehir İstanbul’u
1920’nin 16 Mart günüydü
İstanbul Türkler için işkenceydi ölümdü.

O İstanbul beş asır Türke vatan olmuştu
O İstanbul şehitler kanıyla yoğrulmuştu.

O İstanbul Fatihi cennetle müjdelendi
O İstanbul kendisi dünyanın cennetiydi.

O İstanbul uğruna binlerce can vermiştik
Onun için karadan gemiler yürütmüştük.

İstanbul kan ağlıyor nasıl ağlamaz insan
Ulubatlı Hasanlar seyrederken surlardan.

Rabbim çiğnetme bizi, yetmez mi çiğnettiğin!
Bu millet son umudu dünyada ki Türklerin.

Azınlıklar çıldırmış, düşmanla bir olmuştu
Yılların rahatlığı çabuk unutulmuştu.

Vatansever aydınlar evlerinden alındı
Suçları vatan sevmek, bu yüzden tutuklandı.

Olaylar gösterdi ki İstanbul uygun değil
Meclisin Ankara’da toplanması gerekir.

1920’nin 23 Nisanında
Yeni meclis açıldı küçük bir kasabada.

Burası Ankara’ydı verimsiz, çorak bir yer
Zulme uğramış halkın tek umudu bu şehir.

Seçimle başkanlığa Mustafa Kemal geldi
Meclis millet adına yönetimi üstlendi.

Meclis ilk iş olarak orduyu ele aldı
Düşmanı atmak için o güçlü olmalıydı.

Düzenli, disiplinli yeni ordu kuruldu
Gücünü milletten aldı, adı ulusal ordu.

Damat Ferit tekrar başbakanlığa geldi
Ulusal birleşmeyi engellemekti derdi.

İsyanlar düzenletti yurdun birçok yerinde
Düzce, Bolu, Yozgat, Viranşehir, Zile’de

Fransız desteğinde Yunanistan ordusu
Katliamlar yaparak hızla ilerliyordu.

Balıkesir, Uşak, Bursa’yı işgal etti
Doğu Trakya tümden, elimizden gitmişti.

Doğuda Ermeniler Erzincan’a dayandı
Binlerce suçsuz insan topluca kurşunlandı.

O ne zulümdü Yarap, o nasıl işkenceydi!
Anlaşılan vatanı sevmenin bedeliydi.

Kazım Karabekir’in üstün gayretleriyle
Ağır darbe vuruldu Ermeni güçlerine.

1920’nin 3 Aralık gününde
Bu günkü sınırımız çizildi Ermenilerle.

Doğudaki başarı meclisi güçlendirdi
Düşmanı yasa boğdu, dostları sevindirdi.

İnönü Savaşları zaferle sonuçlandı
Morelmen tükenmiş halk, bununla umutlandı.

Ne yazık ki bu sevinç çok uzun sürmeyecek
Afyon, İnönü hattı toplarla dövülecek.

İngiliz desteğinde güçlü Yunan ordusu
On Temmuzda çok yönlü cehennem kusuyordu.

Yeni kurulan ordu buna hazır değildi
Büsbütün kaybetmektense geri geri çekildi.

Eskişehir, Afyon, Kütahya’yı kaybettik
Sakarya Irmağının doğusuna çekildik.

Bu başarı Yunanı şımarttıkça şımarttı
Kabaran iştahına yeni bir iştah kattı.

İngilizler’e göre tüm Batı Anadolu
Yunan’a verilmeli onlar hak etti bunu.

Yunanistan ordusu yeniden saldırmalı
Ankara’yı kuşatıp meclisi dağıtmalı.

Bütün bu planları meclis te biliyordu
Herkes kendine göre bir suçlu arıyordu.

Meclisi Kayseri’ye taşımak isteyen var
Umutsuzluk içinde uzadı tartışmalar.

Görüşmeler sonunda meclis kararı verdi
Mustafa Kemal Paşa başkomutan seçildi.

Bu görev oldukça zor, bir o kadar ağırdı
Hiç zaman kaybetmeden hazırlıklar başladı.

Karşımızdaki güçler her yönden mükemmeldi
Bizde ne silah vardı ne yeterince mermi.

Yıllar süren savaşlar açlık, yokluk getirmiş
Cepheye gidenlerin çoğu geri dönmemiş.

Devleti yönetenler istedikçe istemiş
Hep almayı düşünmüş, bir kere de vermemiş.

Ne yol, ne okul, ne su,ne hastane,ne doktor
Tahsildarın dışında arayıp soran yoktur.

Halk perişan, çaresiz, ayak yalın karın aç
Bir tek vatanı vardı, şimdi ona da muhtaç.

Bu millet ne büyük ki yokları var ediyor
Özgürlüğü uğruna canından can veriyor.

Milletin andı vardı ”Ya istiklal ya ölüm! ”
Vatansız olmaktansa yüz bin kere ölürüm.

Bir tek ineği olan orduya bağışlıyor
Fatmalar omuzlarda mermi, gülle taşıyor.

Elifler kağnılarla mermi taşır, dağ tepe
Kocabaş’ı ölünce kendi geçer yerine.

Kalır mı der yollarda Mustafa’nın kağnısı
Cepheye yetişmeli Mehmetçik’in mermisi

Türk anası yorganı cephaneye sardı da
Çocuğuna sarmadı o tipi de, o karda.

Dedi millet malıdır nem kapmasın, bozulur
Vatansız olunmaz da, yavrusuz da olunur.

Akifler cami cami dolaştı diyar diyor
Cuma kılınmaz dedi, atılmadan düşmanlar.

Ne kolsuz bacaksızlar, cephenin yollarında
Hepsinin tek amacı düşmanı yurttan kovma.

23 Ağustosta Sakarya ne yamandı
Silahlar ateşlenmiş ortalık toz dumandı.

Bu savaş savaş değil var olmak, yok olmaktı
Bu savaş bir milleti zincirle bağlamaktı.

Ordumuz bunalımlı, çok zor günler yaşadı
5 Eylülde Yunanı durdurmayı başardı.

13 Eylülde Yunan Sakarya’dan atıldı
Türk’ün sınırlı gücü Yunanı haklamıştı.

Gücümüz karşısında Yunanlı birer birer
Eskişehir, Kütahya, Afyon’a çekildiler.

Sakarya Savaşını böylece kazanmıştık
Türk’ün yaşadığını dünyaya haykırmıştık.

Mustafa Kemal Paşa “Gazi “ unvanı aldı
Meclisin saygınlığı artık tartışılmazdı.

İçte birlik sağlandı, isyanlar sona erdi
Bütün yurt bayram etti, davul zurna eğlendi.

İtilaf Devletleri birbirinden koptular
İngilizler Yunanı yalınız bıraktılar.

Fransızlar anladı Türk ölür vatan vermez
Yunan destek görse de bu işi beceremez.

Yapılması gereken Ankara’yı tanımak
En kısa bir zamanda anlaşma imzalamak.

Böylece Fransızlar yurdumuzdan çekildi
Güney sınırımız da nihayet çizilmişti.

İtalyan birlikleri birer birer gittiler
Bir gecede sessizce ülkeyi terk ettiler.

Alınan bu sonuçlar elbet çok önemliydi
Vatanın bir bölümü işgalden temizlendi.

26 Ağustos şafak sökmeden daha
Taarruzu başlattı Mustafa Kemal Paşa

Ordumuz şaha kalkmış yıldırımlar saçıyor
Yunan şaşkına dönmüş geri geri kaçıyor.

Ağustosun otuzu Başkomutan en önde
Ordumuz kovalıyor Yunanlı can derdinde.

Düşman kaçarken bile vahşetini saçıyor
Sağlam kalmış ne varsa ateşliyor, yakıyor.

Mustafa Kemal Paşa gösteriyor hedefi.
“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri! ”

Durur mu Mehmetçik’im bunu duyar da daha
Dünyayı dar getirdi o şımarık Yunana.

Kimisi gemilerle ancak kaçtı kurtuldu
Kimisi Akdeniz’in sularında boğuldu.

Binlerce şehit verdik, binlerce de yaralı
Şehitler ülkesinden temizledik düşmanı.

Öksüz, yetim dul kaldık, ama düşmanı kovduk
Bu millete yakışan cumhuriyeti kurduk.

İşte bu gün o günü coşkuyla yaşıyoruz
Ay yıldızlı bayrağı şerefle taşıyoruz!

Celal Atay
Kayıt Tarihi : 3.3.2012 20:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
Celal Atay