Sokağa çıkma yasağı olduğu gün tanışmıştık yüreğinle.
Orası bir barınaktı ve ben dışarı çıkmak istemiyordum.
Hani yasak falan beni ilgilendirmiyor yani, dışarıda ne oluyor ne bitiyor umrumda değil.
ikimizin olduğu her yerde,
yer yerinde oynasa, oynamasa umrumda değil.
Ve sen,
Sonra hiçbir şey olmamış gibi davrandık birbirimize.
Sanki o duyguları biz yaşamadık, el ele gezen biz değildik.
Dudaklarımızın birbiriyle sarıldığı zamanlarda biz yoktuk,
gözlerimiz hiç bakışmadı..
Aslında böyle olmak bize hiç yakışmadı.
Hepsini biz yaptık ulan biz,
Aynı yolları kullanıyorduk.
Aynı kaldırıma ayak basıyorduk, belki de benim bastığım yere bilmem kaç kez bastın.
Benim tam nefesimi içime çektiğim yerde belki de sen nefesini verdin.
İnan bilmiyorum sadece varsayım olarak söylüyorum bunları..
Herkes ayaklarım terliyor sanıyor,
ama kimse bilmiyor o geçtiğimiz yerlerden geçtiğim de ağladığını,
Şu an öyle bir titriyorum ki, alnım terledi..
üşüyorum, ellerim buz.
Terliyorum, aklımdasın.
Şimdi aklından bir sayı tut ve bir'i bulana kadar çarp,çıkar, böl..
Bulduğun ''1'' beni temsil ediyor.
Yalnızım bir rakamı kadar..
Terk edilmiş bir evin, korku filmlerine konu olmasıydı bütün olay.
Arkada çalan fon müziği yerine sesimi duyarsan korkma dön ve gözlerime bak.
Kendini güvende hissedeceksin.
Korkma, ben varım..
Sen yok olsan bile..
Sana ne konuşsam, içinde yankı yapıyor.
Bana aşık olma bebeğim, ben sana acı olurum.
Yaşadıklarım seni yaşatmaz bir hayat boyu öldürür.
Kendini unutursun, kim olduğunu, nerden geldiğini.
Benliğini unutursun, öyle bir bağlanırsın ki, kimse çözemez seni.
Bana bağlanma sakın koptuğu yerde bırakırım, düğüm atmam.
Benim ipimle kuyuya inilmez, o ip senin boğazına dolanır.
Birgün kapına gelirim,
kapı numarası kaç haneli bilmiyorum.
Elim zile doğru gider. Paspasın altına bakarım, anahtar var mıdır acaba diye. O an yüreğimi söküp paspasın altına koyabilsem, çiğnesen kendini keşke.. Tekrar elimi zile uzatırım, denerim birkaç kez dokunmayı, ama çalamam..Hani git şurayı soy deseler belki yaparım
Hiç korkmadığım kadar korkarım..
Olsun,
kapında sabahlarım belki, ama sen görmeden giderim..
Çocukluğumun şarkısı geldi kulağıma. Yıkılmış gibi oldum, bu çok başkaydı bu çok fazla etki yarattı.. Zaman makinesi denen şey tamamen beynimiz. Gitti çocukluğumdan bir hatıraya bıraktı beni. Sanki dışarıdan ''hadi gel maç yapıyoruz oğlum''diyecekler gibi arkadaşlarım. ''Tamam lan geliyorum patlamayın bekleyin 5 dakika'' diyecekmişim gibi oluyorum. Maç yaparken hep forvet oynardım asıl mevkim orasıydı, yeri geliyordu kaleci oyuncu oluyordum, yeri geliyor tek başıma defans yapıyordum. Benim oynadığım takımdan olmak isterdi en iyi arkadaşlarım. O yoksa bende yokum misali, saatlerce maç yapardık, kolasına olurdu. Yenen de yenilen de para katışır kola alırdık oturur içerdik. O maçları yaparken de hep korkardık, huysuz bir amca vardı her mahallede olduğu gibi, topumuzu keserdi oynamamıza izin vermezdi.Hiç vazgeçmedik oynamaktan. öyle de inatçıydık, mahalle maçları en güzel maçlarımızdı. Bizim mahallede,rakibin mahallesinde oynardık..Eve gittiğimde annem ''şuna bak yine terlemiş'' deyip atletimi değiştirdi. Hep tozdu pantolonum, hep daha yeni giydirdim yine kirletmişsin derdi. Ama hiç umursamazdım top oynamayı o kadar çok seviyordum ki en büyük hayalimdi futbolcu olmaktı, kaderim de yokmuş olamadık, ama en güzel hayalim olarak kalmaya devam etti..İlkokula ilk başladığım gün aklımdan hiç çıkmaz, bütün çocuklar ağlardı annesinden ayrılmamak için ben özellikle anneme git anne dedim, bakın ben büyüğüm sizin gibi ağlamıyorum der gibi. Sonra sonra arkadaşlarımla kaynaşmıştım, 10 dakikalık tenefüste top bulamadığımızda kola kutusuyla oynardık, o kutu o an öyle güzeldiki dünyanın en iyi futbol topu gibiydi bizim için. Peşinden bütün gücümle koşardım, her vurduğumda aklıma babamın ''oğlum bunu uzun giy,yırtma'' dediği gelirdi, her vurduğumda onu düşünürdüm ama kendime engel olamazdım..Aşı olduğumuz zaman ilk önce ben vurunmuştum, cesurdum korkmadığımı göstermiştim, annemler gururlansın istedim. Sırf ''Aferin benim oğluma'' desinler diye.. Az başkalarının bahçesine girip meyve yemedik. çıkmayı pek beceremezdim, ağacın en üstüne kadar çıkan arkadaşlarım vardı, kendisi yemez bize toplardı. Öyle masummuşuz ki şimdi farkına varıyorum.Çocukluğumun en kötü anısı belkide daldan kopardığım meyveyi yıkarken elimi arı sokmasıydı, çok ağlamıştım. Düştüğümde dizimi az kanatmadım, tabi kol dirseğimi de..En büyük acı bunlardı o zaman..Tasolarımız vardı, hep ütüldüm, hiç misket oynamayı beceremedim.Salıncakta sallanmayı da beceremezdim tek başıma, illa birisinin yardımı olacaktı sallayacaktı beni..Akşam ezanı ne zaman okunsun kendimi eve gitmek zorunda hissediyordum. Annem hep ''ezan okundu yerler mühürlendi'' derdi o zaman, bende yerlerin mühürlendiğini düşünürdüm. Babamı eve gelecek diye beklerdim, çok heyecanlı bir bekleyişti o..Gelsin de boynuna atlayım bekleyişi, belki gelirken bana bir şey almıştır bekleyişi,eğer biri seni üzdüyse onu şikayet etme bekleyişi..Çünkü baban sana göre dünyanın en güçlü insanı ve her derdine çare olabilecek birisi..
O kadar çok şeyi özlüyorum ki nerden başlayacağımı bilemiyorum bile.
Bakkala gittiğimizde Baba şunu al, baba bunu da alsana demeyi, komşuya gidip akşam müsaitseniz annemler size gelecek demeyi, sobanın yanında uyuyakalmayı, uyuyakaldığımda babamın kucağına alıp yatağıma yatırmasını, bir şey istediğimde olmayınca ağlayıp çözülmesini beklemeyi, annemin beni yıkayıp hem de sıcak suyla(çocukluğumun en korkutucu sahnesiydi) sonra sıkı sıkı havlulayıp sobanın yanına göndermesini, babannem namaz kılarken üstüne çıkmayı, küçük şeylerle mutlu olmayı, saflığı, kendimi çok özledim..
Çocukluğum aklıma geldikçe içimi bir hüzün kaplıyor.
Bana ait bir şey aslında geçmişim, ama asla tekrar sahip olamayacağım bir şey. Olur ya özlem gidermek için çocukluğunun geçtiği yere gidersin bazen, ama hiçbir şey aynı değildir. Zamanınızdaki çoğu bina yıkılmış, yerine yeni binalar dikilmiş, çoğu komşular taşınmış. Mahallenin huysuz amcası çoktan vefaat etmiş. Yeni yeni insanları gördükçe kızarsınız, çocukluğunuzun geçtiği yerdeki başka insanları sinderemezsin. Onların orayı istila ettiğini düşünürsün. Öyle çok şey düşünürsün ki, sadece düşünürsün.. Sonra gözünden bir damla yaş düşer bunlar aklına geldikçe, yine çocukluğunda yaptığın gibi yaparsın. Akan yaşları kazağının koluna silersin ve iç çekersin..
Neden bilmiyorum ama fotoğrafına bakarken dahi korkardım ben,
Ya birisi görürse seni? .
Ya nasıl baktığımı görür de benim gibi bakmaya çalışırsa...
Kimse bakmasın sana derdim, benim baktığım gibi, yalnızca ben bakayım..
Kaç defa bu son defa deyip fotoğrafına baktığımı bilirim.
Benim için hepsi son defaydı,
Bir şey değişmedi sen gidince,
''Seni yanımdayken bile özlüyorum'' dediğim zamanlar aslında özlemediğimi farketmiştim, şimdi bu yaptığım nedir o zaman diye kendime soruyorum.
Şimdi bir kaç dal fazla özlüyorum,
yok hayır bir paket,
yok yok günde üç-dört paket özlüyorum.
''Özlem'' sadece bir isimden ibaret olmalıydı, olmalı..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!