Bu romanı okudum.
Bu konu açılıp da ‘okudum’ dediğimde içimi tarif edemediğim bir huzursuzluk kaplıyor.
Hani doğruyu söylemediğinde içi bir tuhaf olur ya, tam da öyle.
Evet, doğrusu nasıl söylenebilir bir roman hakkında konuşulurken halâ çözebilmiş değilim;
ancak ben ‘okudum’ yerine ‘oradaydım’,
‘O’nunlaydım’,
hatta ‘bendim’ demem gerektiğini düşünüyorum.
Tabii, Sabahattin Ali’nin dönemindeki ‘Aşk’ benim bildiğim ‘Aşk’.
‘Aşk’ kelimesi, günümüzdeki yaygın kullanımı ile asıl olduğu değil, içi boşalmış bir tanımlama, yapıştırma bir etiket gibi geliyor bana.
Şimdi hissettiğim, olduğunu düşündüğüm karşılığının ‘Sevda’ olduğu.
Sabahattin Ali’nin
“… istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka... Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!”
olarak tanımladığı ‘Sevda’yı böylesine net açıklamanın yanında daha bir başka konumda da irdelemek olası.
Örneğin ‘platonik’ yaklaşımla ‘sevda’yı aynı şekilde tanımlamayı yok sayabilir misiniz!
Hem de görmeden,
Sesini duymadan,
gözlerinin rengini sevdiği çiçeğin rengiyle özdeşleştirerek,
kokusunda tenini duyarak,
yapraklarının yumuşaklığına dokunuşunda o sımsıcaklığı hissedebilmek gönlünde,
Ve
Bilmediği sesine hasretle
Okumayacağını bilerek yazmak,
Duymayacağını bilerek haykırmak adını,
Gördüğünde bütün beklentisinin yıkılacağını,
sükut-u hayale uğratacağını bilerek,
hayalinde yaşatarak
ve yaşayarak dünyasını kurmak.
Ve,
Bu bağlanışa karşı koyamamak…
Bu da bir ‘Sevda’ değil midir!
2018
Kayıt Tarihi : 29.11.2020 17:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!