Gökyüzünde açan boncuk maviye
Aşk-ı deryalarda, yüzen gemiye
Kardeşlik, hoşgörü, barış sevgiye
Gönül verenler KURBAN yazacağım
Isparta’nın pembe, açan gülüne
Ege’nin denizi, Van’ın gölüne
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Güzel üstad
Sevgili Dost Şair Nurani, Hikmet Bey'in söylediklerine tamamen katılmakla birlikte; maalesef bir hatayı daha söylemem gerekiyor;bu kelime asla 'yazacam' olarak bozulamaz. 'Yazacağım' olarak yazılıp; onunla tek heceli bir sözcükle arkadaşlık kurmak gerekir.Şayet bulunamazsa o iki kelimeyi değiştirmek mümkün olabilir.Sevgilerle... Enver Özçağlayan
Tebrik ve teşekkürler üstadım saygılar...
Ustaca yazılmış usta Şair.
şiirinizi o kadar içten o kadar sevgi dolu,
bir o kadar da hüzün verici güzellikte yazmışsınız ki
bir solukta beğenerek okudum.
Çok sabırlı bir çalışma ve bir o kadar da
gönül dolu sevgi.Tam puan
...........
...pek kıymetli gönül dostum sayın Hikmet Çiftçi beyefendi öğretici, uyarıcı ve yönlendirici ve bir o kadar da doyurucu yorumunuz için çok ama çok teşekkür ederim
...ne yazık ki insanlar hep şak-şak yapılsın, övgü yapılsın istiyor...biz eğer hak etmişsek elbet övgü olsun isteriz lakin yapılan eleştirinin de izini süreriz, ondan gerekli dersi çıkarırız...kendimizi bir kez daha kontrol eder eğer yanlışımız varsa düzeltir yok eğer bir yanlış anlama var ise meramımızı karşı tarafa tekrar aktarırız.
...kıymetli hocam eleştirilerinizi dikkate alarak 6+5 kalıbıyla tekrar düzenledim...umarım bu kez çok daha güzel oldu...tabii ki sizin tutarlı ve yapıcı o güzel eleştiriniz sayesinde
...saygılar
DETAYA MI BAKALIM, BÜTÜNE Mİ?
Şiir bütün olarak güzel.
Şimdiye kadar yazdığım yorumlarda, mümkün olduğunca sivri sözlü olmamaya, yaralayıcı üsluba yer vermemeye çalıştım.
Bir şiiri, halk ozanı söylerken sesiyle, sazıyla, jest ve mimikleriyle güzelleştirir, bakışlarıyla, duruşuyla ve sıcaklığı ile güzelleştirir.
Şiiri saz ile, söz ile söylemek başka, şiir olarak okumak başkadır.
İlk dörtlükteyim.
Uyaklarında bir uyumsuzluk yok. Yerine oturmuş. Duraklarına gelince, iş değişiyor.
1. dizede: 4+4+3
2. dizede: 5+6
3. dizede: 3+3+2+ diyelim ki (6+5)
4. dizede: 5+6
Diğer dörtlüklerde de genel olarak belli bir durak yok. Hâlbuki şiire akıcılığı veren, sıcaklığı veren güzelliklerden biri de halk şiirindeki duraklardır.
Ne kadar uyulursa akış o kadar rahat olur.
*
Bir de yazım yanlışlarına bakalım.
Özel isimlere gelen ekleri doğru biçimde ayırmışsınız. Egenin denizinden kasıt “Ege Denizi” veya “Ege Bölgesi”nin denizi değil mi? Bu olduğuna göre Ege’nin denizi şeklinde yazmak daha doğru olurdu.
“İLİNE” kelimesi de yanlış olmamış mı?
Vurgulamak için tırnak içine almak yeterdi. İllaki büyük harfle yazacaksak, dikkati çekmek istiyorsak “İL”ine şeklinde yazabiliri. Böyle bir kural yok.
En doğru şekli “il”ine diye yazmak.
“İLİNE” ilinmek gibi algılanabilir, düşünülebilir.
Çiçek isimlerini neden büyük yazdınız? Ben öyle bir kural bilmiyorum. Özel isim olarak kullanılmamışsa. Burada kesinlikle çiçek ismi olarak kullanılmış.
“Merkür’e” yazılışı doğru. Özel isim. “Yıldız” tek başına özle isim değil. Ay’a şeklinde yazılabilir. Güneş’e şeklinde yazılabilir.
İşin detayına girmeyeceğim.
4. dizenin 2. dizesinde “yukaşa” yazılışı gözden kaçmış. “yokuşa” olacak.
3. dize:
“Sayfa, sayfa satır, satır en başa”
Virgülün yerleri kesinlikle yanlış.
Tekrar edilen kelimelerin arasına virgül konulmaz.
Doğrusu şöyle olmalıydı:
“Sayfa sayfa, satır satır, en başa”
“Sebe Melikesi” yanlış olmamakla birlikte bizdeki kullanılan şekli “Saba Melikesi” şeklindedir. Tercihinize sözümüz olmaz.
Son dörtlükte uyaklarda pek uyumluluk görünmüyor.
Şimdilik görünen yüzüne baktık.
Şekliyle şemaliyle uğraştık. Bir ara da özüne bakarız inşallah.
İlk yorum benden olsun istedim.
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun değerli Nuranî kardeşim.
Hayırlı cumalar ve Ramazanlar…
Hikmet Çiftçi
11.07.2014
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta