Kısmetse keserim kurbanımı
Bunun adı hayvan katliamı mı
Ah canım önce sen veriver
Şu öldürdüğün çocukların hesabını
Sevsinler senin işine geldiğince
Dünyaya bakışını
Kurbana eziyet etmeyeceksin
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Değildir...Saygılar...
Bayramınız Bayramımız Olsun
Annemin okuduğu duaların sesine uyandığım günler çok uzakta kaldı, yıllar aldı getirdi beni 'annem' yaptı.
Şimdi ben yaşamakta ve yaşatmaktayım bayramları. Günler öncesinden yapılan hazırlıklar iş telaşının içine sıkıştırıyor. Okuldan eve geldiğimde her gün bir eksik iş tamamlanıyor. Çocukların bayramlıkları alınıyor, o güne dek giydirilmiyor. Yaşlı komşuların kapıları çalınıp hatırları alınıyor ve yardıma ihtiyacı var mı, soruluyor. Bayramda evde yemek kokusu olmasın diye yemekler önceden pişirilip konuyor, uzaktan gelenler aç ise sadece tatlı ile gönderilmesin diye...Arife akşamına her iş bitmiş, sıra çocukların arife suyu denen banyolarında, giyilen tertemiz çamaşırlarda çocuklar soruyor neden erken yatıyoruz diye. Sabah namaz var, erken kalkmak gerek. Sabahın geceden koptuğu saatte Allah'a açılan eller, yaşlı gözlerle dua ederken; okunan yasin, giden sevenlere armağan ediliyor...Temiz ya da yeni çoraplar giyip namaza giden erkekleri, evin annesi ve kızı uğurluyor. Onlar dönene dek kahvaltı hazırlanıyor, misafirlik tabaklar süslüyor sofrayı...Bir gün de kendi ailemize özel olsun sofra, geceden pişen börek ısıtılıyor. Erkeklerin gelişi ile Allah kabul etsin sözleri ve sofrada çayın buğusunda birleşen bir aile...Sofradan kalkan,koltuktaki yerini alıyor; en büyüğün elini öpen bir küçük,onun yanındaki koltukta yerini alıyor...Yaş sırasına göre el öpen, oturuyor. Çocukların yüzü gülüyor, ellerinde harçlıklar ve geceden hazırlanan şekerlikten sunulan şekerler. Gözler saatte, hemen büyüklere gitmek istiyor çocuklar... Oysa daha yapacak işler var, kurbanın parçalanması, payların dağıtılması... En çok da pay dağıtımında mutlu çocuklar, kapılarını çaldıkları komşuların,anneleri ile muhabbetini sessizce izliyorlar... Zaman akıp giderken kurban etinin kokusu evi sarıyor ve telaş devam ediyor..
Tekrarı dileği ile...nice bayramlara milletçe el ele, gönül gönüle.
(2005)
Serap Hoca
bayramınız kutlu olsun...duygularınıza sağlık...atıl kesmen
şiiri aceleyle hırsla yazmışsınız... her yanlışla yorulmak niyeki? bayram sadece yüreği olanların ..yüreğinde insana has evrensel değerleri
ulvileştirmiş canların bayramı olur...bayram hayvan boğazlamaktan ibaret deildir...saygılar
Ne hayvan sevgisi ne de merhamet.Onlarınki,sadece bahane,ve inançsızlık.tebrikler.
anlamlı ve güzel şiirin ile bayramını en içten duygularla kutlar esenlikler dilerim
Turhan Toy
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta