Doya doya bir bulut var,
doldura doldura bir bulut, gözlerimde…
Bu ben gibi…
Bir karaltı, bir yağmur, bir sağanak…
Nerede, ne zaman, düşecek toprağa?
Düşse filizler yeşerecek, tufan olsa, âfet…
Ölü yağmur olsa, kimsesiz…
Ben, sen, biz, gibi, gibi işte…
Git yağmura hasret toprağa dökül,
sadece çamur olma…
Kara kasvet bulutlarla yüreklerimizde, gözlerimizde kalma…
SEVGİ, AŞK BİTTİKTEN SONRA ACI ÇEKMEYİ Mİ SEVER?
SADAKAT BİTTİKTEN SONRA,
YAŞADIKLARI HİKÂYENİN KAHRAMANI OLMAYI MI SEVER, VEYA İSTER…
“Öteki” kuşkusunu nefesleri ile,
içlerine doldurup, için için ağlamak,
acı çeşidinin serilişi mi olur?
Yoksa,
aralarındaki ayrılık mesafesi mi,
iki kalp arasındaki uzaklaşma mı, sevginin acı vurgunu?
SEVGİNİN DÜŞMANI SEVMEK OLUR MU,
ACILARIN İÇİNDE KIVRANDIKÇA?
Aşk birliktelikte yaşanırken, neden hep “Öteki” korkusu yaşatmıştır?
Kaybetme korkusu mu en büyük korku düşü?
Avuçlarda tutulan sevgi, yüreklerde yaşarken, neden hep duracakmış gibi korkarız?
BEN BANA HÜZÜN ŞARKILARI ÖĞRETEN KADINA AŞIK OLMUŞUM…
Şimdi, geçip karşısına neden dediğim zaman “ Ben seni gerçekte çok sevmiştim” diyen kadına şaşkın bakarken mırıldandığım hüzün şarkısını, tekrar beni sevsin diye mi söylüyorum? ASLA…
Ama neden?
Sevgi üstüne aynı kadından tekrar sevgi istenir mi, iki kere sevgi olur mu?
Şimdi sadece ”Ben seni gerçekten çok sevmiştim” sözünü seviyorum, gerçeklik payını sevdiğim için, belki de… “ben seni gerçekten çok sevdim” diyen, kılıcıyla bir darbede ipi kesen Büyük İskender gibi, bir hamlede çekip gitmişse…
Şimdi mutluluğu mu yaşıyor kendi dünyasında,
Yeni yeni aşklar arayan bir insanın yüreği kaç parçaya bölünür?
Hangi güç bu, bir darbede geçmişi kesip atacak, insan beyninden?
SADAKAT KURAL TANIR VE MECBURİYETLERİ VARDIR…
AŞK KURAL DIŞI YAŞANAMAZ,
yüzyıllar koymuştur bu kuralı, bozan katlanır şartlarına.
Kimse bu, o da yaşar, sıcak kumlara çıplak ayakla basma gibi yanık beden acısını…
Aşkta kuralsızlık, mutsuzluğun acıya çıkan yol haritası değil mi?
“Ben seni gerçekten çok sevdim” veya “ben de” demek yolu mu kısaltır bu kuralsızlıkta? Samanyolu’ndan bir yıldızın ölmeden söndüğü görülmüş müdür veya koparılmış mıdır?
KİŞİLERLE KİŞİLEŞTİK
Her kişiden bir parça,
bir şeylerinden biraz acı, biraz sevinç,
hele bir kişi vardır ki,
kendine kişileştirir beni.
Harman yerinde buğdayla,
samanın savrulması gibi,
savurdu rüzgâra karşı.
Ayak parmaklarımdan başladı şaşkınlık acıları…
Veya birazcık da sevinçler.
Ve boğuldum.
Sapla samanı ayırmak mı, yoksa ayıramamak mı bu?
Sonra da dönüp hayat bu dedik, belki de kader.
Demet demet örülüyordu kader yüreğimde, bir pul gibi yapışarak.
Adı aşkmış bunun. Ne ki bu kader mi?
AŞK KENDİ IŞIĞI ETRAFINDA DÖNÜNCE MUTLULUK YANSITIR…
AŞK TA YÜREK YÜREĞİN İÇİNDE ATAR,
“Ben seni çok sevmiştim” demekle de durmaz. Bana acını tarifini sorsalar bilmem derim. Sadece bir cümle ile tarif eden olmuş mudur, onu da bilmem ama, acı aşkı yaşayanların yüreklerinin yırtılması veya deşilmesi gibi bir tarife sığınırım. Ne kadar doğru, ben yaşamışsam eğer, ben bilirim bu tarifin içinde kalmayı.
Bir başkasını bilen ki yaşamışsa, alır eline dipsiz kalemi başlar sayfaları kırmızıya boyamaya, başka başka resimleri tarif etmeye…
HER ACI KENDİ KINININ İÇİNDE KALIR. Nasılsa bir kılıç kendi kınını yırtamamış, kesememişse.
SUSKUNLUKLA YAŞANIYORDU ACI.
VE SEN KOKUYORDU ACI
Hadi Boş verelim, başlayalım yine en çok sevdiğimiz hüzün şarkılarının birini mırıldanmaya… “BEN HÂLÂ DELİ HÂLÂ SEVDALI”…-- Selami Şahin
Bazen Kâbus Gecelerimde Kalır…
Sesinin ardındaki,
şeytanın kahkahalarını duyuyorum…
Ve ben;
her kâbus gecesinin sabahında,
şükrediyorum yeniden doğuşuma…
Kendi bensizliğimden kurtuluşuma,
senin densizliğine, üzülüşüme…
Kalem diplerimden dökülüyor, yeniden doğuşum
ve isminin her harfi, ters geliyor bana…
ÇILDIRIR GİBİ SARSILIYOR BEYNİM…
Her yeniden doğuş,
Gıdım,gıdım unutturuyor,
seni bana…
VE TUTUNUYORUM ÇARPIK SEVGİNİN KULPLARINA…
Unutmak çözüm diyorum ama,
çözümsüzlük, unutmak kelimesinde…
Cilveleşme bu, bahar temizliği gibi,
ruhumla…
Boş bir sayfadaki, adının harfleri,
batıyor gözüme oklarla…
İNATLA YAZIYORUM SENSİZ KELİMELER…
Ve;
yok oluş bu, sanki,
KUYTU HIÇKIRIŞLARINDA KAYBOLUŞ BU…
UNUTULMAK…
Unutmak istedikçe, yok olduğum, unutmak…
Belki de acı “dem’i” bu, durdukça siyahlaşan…
Ve sen, kara bir gölgesin,
adım, adım üstüne basamadığım…
Eyy, yaar, böyle mi olacaktı,
uğruna ÖLMEK…Bu mu ÖLÜNMEK? Bir şey söylesene! ! ! …Ne olur! ! !
Deme ”Geçti artık güzel günler”…
CEHENNEME İKİ ADIM VARMIŞ GİBİ, kendi kendimizi unutma istemi ile,
Sadece gülüyorum şimdi, Neron’un Roma’yı yakışına, çaresiz bir kaptanın gemileri yakışına, aşkı uğruna şehirleri yakmak isteyenlere.
Ve de, benim gibi ölen bir aşkla, ömür tüketmeye çalışan kendime, sevginin saç telini yakışımdan çıkan ateşten seslere gülüyorum.
Şimdi kaç kişi var, baş ucunda veya elinde duran bir telefonda mesaj beklemeyen?
Kaçımız elinde kalem, aşka dair bir şeyleri çala kalem yazmaya çalışıyoruz?
Net’e bakıyorum, on binlerce kişi ANTOLOJİ’DE bir şeyler okumaya, yazmaya çalışıyor…
Yaa, ben bu dünyanın neresindeyim?
BENİM MERKEZİM NEDEN AŞK, SEVGİ VE HÜZÜN NOKTASI?
Yalnız ben miyim bu merkezde? Yaa, biri çıksın yanılıyorsun arkadaş desin.
Ne kadar çok isterdim bir bilseniz, bir bilsen yar. En azından hüzün biterdi.
EY YAR.
Sen de hüzünde misin,
sen de acı merkezinde misin?
“Neden ben seni çok sevmiştim” demek? Hadi oradan ACIBADEM’İM…
AZ BİRAZ BEKLEMEK, BEKLEYİŞ BU HAYAT.
BELKİ DE BİRAZ GEÇ KALIŞ.
Oralarda sabah nasıl oluyor, bir de geceler? Ey can.
Seslerimi duyurmak bu yazdıklarım.
Sen duyuyor musun, benimkileri?
Ben duysam seninkileri,
hüzünden başka ne kalırdı elimde?
BİR CANINA BİN CANIM BEDEL OLSUN, BİR CAN.
Belki de bu yüzden seviyoruz hayatımızı,
EN DEĞERLİMİZİ EN SEVDİĞİMİZE ADAMAK, VERMEK İÇİN
UĞRUNDA ÖLÜNMEK İÇİN.
Bu sebepledir seni severim sevgi.
Bu sebepledir ki seni severdim sevgi..
VAR OLMAKTI UĞRUNA, VAR OLMAKTI BU YAŞAM.
Gözlerindi gözlerimi diktiğim,
yaşam tutunduğum.
PİŞMANLIKLARI ARD ARDA SIRALAYIP, ÜZERLERİNE BİR KALEMLİK ÇİZGİ ÇEKTİĞİM.
SEVGİ YAŞANIRKEN ACI ÇEKMEYİ Mİ SEVER?
YOKSA, ACI ÇEKTİRMEYİ Mİ SEVER HAYATA?
Seçimi ne olursa olsun, aşk veya sevgi karşılığı çoğu zaman yaşamın acı kesitini doğurur insanda.
Bittik, tükendik. Bir de, deşildik.
HAYAT VE ACI ÜZERİMİZE ÜZERİMİZE GELİYOR,
KORUNACAK HİÇ BİR YANIMIZ YOK.
Çandarlı
Kayıt Tarihi : 14.6.2008 18:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Çandarlı; yaşamımın uzun bir dönemini bağladığım efsanelerle dolu saklı beldem. Öyküden şiir, şiirden öykü yaşadığım, anı toprağım... İyi ki varsın...

ÇOK GÜZEL,DÜŞÜNDÜRÜCÜ VE ANLAMLIYDI.YÜREĞİNİZE SAĞLIK.
yok oluş bu, sanki,
KUYTU HIÇKIRIŞLARINDA KAYBOLUŞ BU…
UNUTULMAK…
Unutmak istedikçe, yok olduğum, unutmak…
burası yazının finali..gerisini okumak gereksiz..
ENKAZLARINI KALDIRIYORUM USUL USUL
..ACELEM YOK..
SEN YOK OLDUKÇA..
KENDİ VARLIĞIMDAN TİKİSİNİYORUM...
Yalnız ben mi ?
şiir ve yazılarını okuyup bizimle aynı merkezde olacak onlarca daha var ..
Yalnız değilsin..
Gönlüne sağlık
TÜM YORUMLAR (4)