Kür-şad Destanı Şiiri - Mustafa Kaya Akozan

Mustafa Kaya Akozan
75

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Kür-şad Destanı

KÜR- ŞAD DESTANI

Törelidir, toyludur.
Kür-Şad, bozkurt soyludur.

Göktürkler yıkılmıştı.
Hayattan bıkılmıştı.

Şen olmuyordu toylar,
Esir olmuştu boylar.

Çinliye kanmışlardı.
İnsandır sanmışlardı.

Pis Çinli planladı.
Sözünü yalanladı.

Çulluk Kağan ölünce,
Orhun’a Çin gelince...

Alp yiğitler vuruldu.
Can evimiz yarıldı.

Çinli seviniyordu.
Vurup övünüyordu.

Töremiz bozulmuştu.
Divane gezilmişti...

Ocağımız basılmış,
Görklü Alpler asılmış.

Tanrı dağ sislenmişti,
Ötüken puslanmıştı.

Balalar esir doğdu,
Çinli çoğunu boğdu.

Çin ordusunda çeri,
Oluyordu Türk eri.

Bu ne kötü zamandı.
Altaylar hep dumandı.

Bozkurt ocağı yanmış,
Dertler yüreğe sinmiş.

Görüyordu gözümüz,
Çürüyordu özümüz...

Aşina soy inledi...
Yedi kat yer dinledi.

Çulluk Kağanın oğlu,
Yüreği çelik dağlı...

Kür-Şad alev soluyor,
Çinliye diş biliyor,

Yüreğini peklerken.
Öç gününü beklerken...

Yüreği yana, yana.
Onbaşı oldu Çine.

Bileği katılaştı.
Yüreği çatılaştı.

Bakışı pusattan sert...
Say ki sürüde bir kurt.

Çinliyi süzüyordu.
Kahırlı geziyordu.

Pis Çinlinin öcüydü,
Esaret pek acıydı.

Esir olsa kapar dert,
Dayanamazdı bozkurt.

Gülüyordu pis Çinli.
İmansız kara dinli.

Akıl-fikir ermedi.
Kür-Şad artık durmadı.

Topladı kırk erini,
Adak etti serini...

Çin sarayını basıp,
Sivri dilini kesip,

Yüceltip Türk adını,
Kurtaralım Budun’u,

Diyerek ant içtiler...
Yardan, serden geçtiler.

Bakışları bunlandı.
Hareketler canlandı.

Yürekler iri, iri.
Barındırmazdı kiri.

Mahşeri bir geceydi,
Erde korku niceydi.

Kırk kişilik bu ordu.
Çin sarayına vardı.

Kür-Şad vardı başında.
Henüz körpe yaşında...

Yürekteki öcüyle,
Kurt başlı kılıcıyla...

Kükredi Çine karşı,
Dinledi Türk’ün arşı.

Fırtınalı bir gece,
Tükendi sözle hece.

Saldırdılar kırk kişi.
Bitirmeye bu işi...

Çin sarayına doğru,
Dinsin diye bu ağrı...

Türk’ün gözü karaydı.
Dokuz binlik saraydı.

Çinli baktı kırk ere.
Eli kalkmadı vura.

Kırk er kırk dev olmuştu.
Çine korku salmıştı...

Yürekleri kalkandı,
Kırk er sanki volkandı.

Bir yiğide üç yüz baş,
Kişiyle oldu savaş...

Kırk er sert vuruyordu.
Çinliler eriyordu.

Çinli yılıp kaçıyor,
Kafa ve kol uçuyor...

Gök titredi naradan.
Kan fışkırdı yaradan.

Amansız bir dövüştü.
Sarı Çinli sıvıştı.

Köşeleri tuttular.
Binlerce ok attılar.

Bağrını oklar deşti,
Kırkların ilki düştü.

Etrafları sarıldı,
İkinci er vuruldu.

Üç, dört, beş, altı, yedi.
Canlar uçmağa erdi...

Bozkurtlar şahlanmıştı,
Çinliler yuhlanmıştı.

Pek neşelendi savaş,
Kızıştı yavaş, yavaş.

Zaman çalımındaydı.
Canlar alımındaydı.

Kırk yiğit eriyordu.
Mertçe can veriyordu.

Ötüken dumansızdı.
Bu cenk pek amansızdı.

Türk’e savaştı şölen,
Otuzu buldu ölen.

Uçmağa varan canla,
Saray yıkandı kanla...

Beş yüz Çinli ölmüştü.
Sekiz, on bin kalmıştı.

Fırtına şiddetlendi,
Çinliye hiddetlendi.

Çinliler çoğalmıştı,
Meydana dağılmıştı...

Çinliye dünya dardı.
Türkler üç, beş kadardı.

Kür-Şad alev saçarken,
Kelleleri biçerken,

Yaralandı bozkurtlar.
Tanrı erleri kutlar.

Fırtına azıyordu.
Çinliye kızıyordu...

Saraydan çıktı üç er.
Başlarında Kür-Şad var.

Çağladılar, coştular...
Vey’e doğru koştular.

Çinliler tümen, tümen,
Saldırdılar pek yaman.

Kudurup köpük salan,
Sarı Çinli bin yılan,

Kür-Şad’ı sarmışlardı,
Yılarak durmuşlardı.

Son erlerde vurulmuş,
Gök Tanrıya varılmış,

Vatana tapu olup,
Cennete kapı olup,

Kana kan demişlerdi.
Uçmağa varmışlardı...

Yağmur, fırtına, boran...
Kan ağlıyordu Turan.

Kür-Şad ordu olmuştu.
Çin’e korku salmıştı.

Türk’e adaktı canı,
Kür-Şad’ın bozkurt kanı...

Vey ırmağı coşmuştu.
Kükreyerek taşmıştı...

Vey bir ırmak olalı.
Görmemiş böyle hali...

Gökleri sağıyordu.
Çinliyi boğuyordu.

Kür-Şad’ı kolluyorken,
Saygılar yolluyorken,

Elden gelse kalkacak,
Çinlileri yakacak,

O kadar ki kızmıştı,
Nice Çinli ezmişti...

Kür-Şad saldırdı birden,
Çinli korkardı serden.

Çetin oldu son savaş.
Duruldu yavaş, yavaş...

Kür-Şad uçmağa vardı.
Oğuz Kağanı sordu.

Selamladı diz vurdu.
Oğuz Kağan bozkurdu...

Kür-Şad, Vey’de bir türkü,
Şereflendirdi Türk’ü...

KÜR-ŞAD, Turanın eri,
Bindörtyüz yıldan beri...

Destan, destan coşuyor.
Gönlümüzde yaşıyor.

Vey, Kür-Şad’a ağlıyor.
Çine kızıp çağlıyor.

Tanrı Dağları kadar,
Gönlümüzde yeri var.

Turan olup gülistan,
Kurtulacak Türkistan.

Kür-Şad bir gün gelecek,
Çinliden öç alacak...

Çinli halen yılıyor,
Kâbuslara dalıyor.

Kür-Şad, Türk nazarında,
Tanrının huzurunda,

Seyrediyor bizleri,
Türk’e adak özleri...

Akozan böyle bilir.
Semadan sesi gelir...

VE…

İşte, Kür-Şad o gece hürriyete kavuştu.
Vey kıyısında kırk er kahramanca savaştı.

O yıllar, Türk elinde bahtı kara anılır.
Bir gün hür yaşamanın bedeli yok sanılır.

Şirbe Kağan çaresiz boyun eğmişken Çin’e,
Dokuz yıl sonra Kür-Şad, akın etmişti Çin’e.

Çibi Kağan, Çin için bir bölge valisiydi.
Aşinalar, Göktürk’ün soyca en ulusuydu.

Kür-Şadın gür narası, Göktürkleri coşturdu.
Gökbayrağın altına birlik için koşturdu.

Bin bela, bin musibet, bizleri yıldırmadı.
Yurtsuz yuvasız kalmak, töreyi öldürmedi.

Türkeline yeniden gelmişti dirlik düzen.
Aşina Bozkurtlardı ölürken destan yazan...

Bozkurtlar kükreyince kanlı gözyaşımızda,
Kür-Şad’dan kırk yıl sonra, Kutluk Han başımızda,

Nihayet düşmanların gururları ezildi.
Kutluk Türk Devletinde, mutlu vakur gezildi.

Bu gün bakıyorum da, ne muhteşem dünlermiş.
İnsan diyor ki bazen; yaşanacak günlermiş...

Mustafa Kaya Akozan
Kayıt Tarihi : 4.2.2011 22:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Yusuf Tuna
    Yusuf Tuna

    Süper bir destan Kürşad destanı.Yüreğine sağlık Mustafa bey.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mustafa Kaya Akozan