Her gün adımladığımız caddeler bir mendil, bir simit satarak, boyacılık yaparak geçinenlerle doludur. Bakarsınız bu insanların gözlerinde mutluluk ve alınlarında şükür secdelerinin izleri okunur. Hallerinden şikayetçi olsalar bile kimsenin mülkünde servetinde gözleri olmaz.
Ya bir de madalyonun öbür yüzünü çevirdiğinizde bambaşka bir tabloyla karşılaşırsınız. Hani adeta “dağda domuzu eksik”, “Karun kadar zengin” diye adlandırılan kimseler vardır ya.
Sokakta simit satanlar, evine ekmek dahi götüremeyenler, yetim/ öksüz, darda kalmış kimseler hiç umrunda değildir bunların.
Karun kadar mülk ve servet düşkünü bu kimseler “insanları nasıl araklarım”, “kısa yoldan nasıl kazanç temin ederim”, “riske girmeden nasıl kazanırım” düşüncesi taşırlar.
İşte böyle bir dünyada yaşamak insanı mutluluğa götürür mü dersiniz? Hiç böyle bir muhasebe yapma imkanınız oldumu? Karun kadar zenginleşenlerin ihtişamlı hayatına gıpta ile baktığınız oldu mu? Onların göz kamaştıran hayatları nın öteki yüzünü irdelediniz mi hiç?
Kur’anı açıp baktınız mı?
İnsanlığa iktidar ve güç ahlakının nasıl olması gerektiğini öğreten Süleyman (AS) ile Belkıs kıssasını hiç duydunuz mu? Kasas Suresini açıpta Servete sahip olmanın değil, servete ait olmanın prototipi olan Karun’un servetini ve sahip olunması gereken servet ahlakını işlediniz mi hiç?
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Size de selam olsun.Selam ve dua ile.Saygılar...
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta