Önce gözlerin düşer geceme
Sonra sözlerin
Bilirim
Ben gözlerinsiz
Ben sözlerinsiz
Ben sensiz olamam…
Kırılgan dizeler düğümlenir dilimde
Haykırışlarım sessiz bir pınar olur
Akar içime içime
Anlatamam…
Bazen en koyusundan gri bir bulut gelip
Çöreklenir gözlerine
Kaybolur o vurgun yediğim yeşili
Kaybolur “ ben” lerin
Kaybolur “ sen ” lerim
Nereye giderler
Anlayamam…
Şu ucu bucağı belirsiz deniz var ya
İnan tıpkı sen gibi
Bir gün ipek çarşaflara bürünür
Kucak açar yaralı martılara
Her yer süt liman…
Bir de bakmışsın dalgalar adam boyu
Bir fırtına, bir tufan
Ben se kumsalım
Dalgaların hırçınlığına aldırmadan
Körü körüne bir sadakat ve özlemle bağlanan
KUMSAL…
Sahilde parçalanan her dalga
Bir sevda busesidir
Bir kucaklaşma
Yeniden doğuştur aslında
Tükenmez miydi yoksa deniz
Yüz milyarlarca yıldır sahile çarpa çarpa
Aşk olmasa …
Hadi gel
Hazan renkli bir günü daha uğurlayalım
Erguvan tepelerin ardına
Bu gece dolunay var
Yıkanalım yakamozlarda
Arınalım gamdan kederden
Efsane olalım
Uzanalım sonsuza…
Naime ÖZEREN
Naime ÖzerenKayıt Tarihi : 6.12.2014 20:21:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Naime Özeren](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/12/06/kumsal-40.jpg)
Hazan renkli bir günü daha uğurlayalım
Erguvan tepelerin ardına
Bu gece dolunay var
Yıkanalım yakamozlarda
Arınalım gamdan kederden
Efsane olalım......
Hadi....
Gel! .........
Yıkasın bizi yakamozlar
Sevinç çığlıklarıyla Martılar
Tepemizden geçsin, geçsinler
Dinsin bu ağdalı keder..
Şiir; beni yıllar yıllar evvelinde, sahilinde kumdan kaleler yaptığım bir Sayfiye kasabasına götürdü....
Arnavut kaldırımlarında gezindim,
Yüzdüm
Güneşlendim
Ay çekirdeği yedim
Gazoz içtim
Akşam oldu
Sonra gri, dumansı kapladı kıyıyı
Sonra tunç rengine bürüdü etraf
Serin bir meltem esiyordu
Sevdamın saçlarına
Düşüyordum bir girdabın tam ortasına
Konuşmuyordu
Susuyordu
Saçları hüzün kokuyordu
Gün batıyordu
Ayrılık, ecel gibi yaklaşıyordu
Biliyordu
Biliyordum
Güneş ufkun eteklerinde hüzünlerden bir akşam bahçesi kurmayı sürdürüyordu henüz
Henüz paldımı düşmemiş bir zamnadı
Bilmem hangi çağ
Hangi asır
Hangi aydı
Burası Bir KAYIP KASABAYDI
Gece oluyordu
Yüzü kayboluyordu
Huzur, çalınmaktan korkuyordu
Kuytularda saklanıyordu
Gül; rengini gamlı yapraklarıyla perdeliyordu Otelde
Bilmem hangi mevsimdi
Hangi aydı
Karşı kıyıda bir kasabanın cılız ışıkları
Az ötede
Yıkanan çırçıplak bir dolunaydı
Henüz paldımı düşmemişti Devranın
Belki yazdı
Belki Güz
Bir eski zamandı işte
Burası Bir Yitik Kasabaydı
Daha ne desem bilmem
Kasabayı ikiye bölen
Bir ev vardı
Altında küçük bir dükkan
Zamana gerine gerine direnen
Ak sakallı bir Piri Fani
Sattığı zeytin, sabun
Ve birkaç kutu böğürtlen
Direniyordu çağlar eskitmiş,
Çınar Ağacı
Mümin abi İskorpit satıyordu gölgesinde
Asparagas bir şarkı konuyordu dudaklarına
Mırıldanıyordu
Üç beş kedi
Yalvaran gözlerle bakıyordu
Bilmem hangi mevsim
Hangi Aydı
Ekmek teknesi hasırdan çadırında
Hamur yoğuran
Mümin Abinin eşi
Yurdagül Ablaydı
Sermayesi ve neşesi
Sattığı üçbeş gözleme
Ve içtiğimiz karanfil kokulu çaydı
Çadırda eki bir urganla asılı duran
Çok sevdiğim çıngırak
Çınlıyordu bir ezgiyi mırıldanarak
Sabah oluyordu
Dal bir sabah
Valizler
Odanın bir köşesinde
Bir öksüz gibi bakıyordu yüzlerimize
Kasaba postası
Bekliyordu kapıda
Süveydam henüz
Lal bir uykuda..........................
Hazan renkli bir günü daha uğurlayalım
Erguvan tepelerin ardına
Bu gece dolunay var
Yıkanalım yakamozlarda
Arınalım gamdan kederden
Efsane olalım
Uzanalım sonsuza…
Çok güzel betimleme yapmışsınız.Harika bir şiir.Yüreğinize sağlık.Tebrik ediyorum.
Hazan renkli bir günü daha uğurlayalım
Erguvan tepelerin ardına
Bu gece dolunay var
Yıkanalım yakamozlarda
Arınalım gamdan kederden
Efsane olalım
Uzanalım sonsuza…' başlı başına ayrı bir enfes şiir olmuş bence.
TÜM YORUMLAR (112)