Şairin, "İnsanlar kırıcıydı, kitaplara sığındım" dediği yerdeyim.
Kültür cellatları gibi dizili, şuursuz dimağların boş lakırdılara dolu olduğu bir kainatta; mahlukatların, Yaradan'ın mührünü görmezden gelmesini hayret ve hayhat dolu bakışlarla seyr etmekteyim.
Oysa bize insanın eşref-i mahlukat olduğu öğretilmiş ve
Ahde vefâlı şuurla birlikte, zihinsel hizaların yozlaştırıcı olması değil, bilakis aydınlık ve hüsn-ü zan ile yoğrulmuş emsaller olması gerektiği Cenâb- Hakk'ın sırrı tecellisinden tebliğ edilmişti.
Hangi kültür celladı bizim şuurumuza kılıç vurabildi ki, soytarılar ve bencilliğini özgüven adı altında vitrinlerde boy gösteren; gayr-i ahlaki soytarılar, mahremiyetini teknolojik sömürüye emanet eden nesiller günyüzüne çıktı.
Belkide,
Kalemin susup hayasız bedenlerin konuştuğu bu çağda şuurları yeniden ve devamlı olarak gözden geçirmek, tarihî ve edebi bir kuşatma ile bilinçlendirmek,onarmak, aslına döndürmek; yitip giden ve üstelik ziyan olan bu çağa dur diyebilecek bir çözüm olacaktır.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.