Kuloğlu (GÜLCE-BAHÇE)
Dudağı lalezar gözü sürmeli,
Zülüfleri kızıl meyli samyeli;
Gönlü ıraklarda canı vadeli,
Tutma beni ağlatırsın.
Her an ömrümüzden kayıpla başlar,
Gündüzler kör kurşun gece yavaşlar;
Yağdırma uzaktan başıma taşlar,
Atma beni ağlatırsın.
Tutmuş seher yeli oynaşır külde,
Ne turna katarda ne suna gölde;
Ellerin koynunda yad yaban elde,
Yatma beni ağlatırsın.
Kaça gider sizde aşkın dirhemi,
Vururken dışına gönlünün nemi;
Bulur mu limanı dümensiz gemi,
Batma beni ağlatırsın.
‘‘Karşımda salınan dilber
Bakma beni ağladırsın
Beni koyup yad ellere
Gitme beni ağladırsın
………………………
Boyun uzundur dal gibi
Emsem leblerin bal gibi
Bahçelerde bülbül gibi
Ötme beni ağladırsın
Hoş çekeyim nazlarını
Gel öpeyim gözlerini
Kelp rakibin sözlerini
Tutma beni ağladırsın
Bu Kuloğlu sana kuldur
Ta ezelden böyle yoldur
Ya azad eyle ya öldür
Satma beni ağladırsın’’
Diyen Kuloğlu, telde mızrap yürütür,
Çalıp söylediği, özellikle aşk türküleriyle
Âşık edebiyatının önemli temsilcilerinden;
Bir çift sözü kaç yüreği eritir.
Hayatı hakkında fazla bilgi olmasa da,
Zamanında ve sonrasına etki bırakan
Halk ozanlarından biridir.
Sadece aşk mı, on yedinci yüz yılın
Kahramanlık, yiğitlik şiirleri yazan
Şairlerinden desek de yeridir.
Yeniçeri ozanıdır… Bedel öder;
Hem Cezayir’i hem orada bulunan
Türk askerini övdüğü bir şiirinde
Şöyle der:
‘‘Cezayir çevresi ol yüce dağlar
İçinde oturur ağalar beyler
Koç yiğit sılasın anar da ağlar
Şahbaz yiğit ile dolu Cezayir
Cezayir dilberi on beş yaşında
Geyinir kuşanır hotoz başında
Her birisi bir yiğidin peşinde
Şahbaz yiğit ile dolu Cezayir
Açılmış kıbleye doğru kapısı
Cennet misalidir anın yapısı
Gazi olur varanların hepisi
Şahbaz yiğit ile dolu Cezayir
İçindedir kırklar ile erenler
Şehit olur sahrasında ölenler
Mehdin söyler senin varıp gelenler
Şahbaz yiğit ile dolu Cezayir
Kalaları vardır toplu tüfekli
Bekleyen yiğitler aslan yürekli
Sanki gemileri demir direkli
Şahbaz yiğit ile dolu Cezayir
Balyemez topları yalıya bakar
Düşmanı gelince ateşe yakar
Her köşe başında bir çeşme akar
Şahbaz yiğit ile dolu Cezayir
Batı tarafından üç top atıldı
Şiddetinden aylar günler tutuldu
Ecel bize miskal ile satıldı
Şahbaz yiğit ile dolu Cezayir’’
Yeni bir sayfa,
Büyük ihtimaldir ki
Kalkmaz rafa
Bir şiirinde der ki;
Adım Mustafa.
Bilenen bir değer ki
Bir dönem sefa,
Bir dönem söyler ki
Cezayir cefa;
Sürgün görmüş meğerki.
Dördüncü Murat Han’a olan sevgisi,
Saraya yakın kılar, Hak vergisi.
Sultan İbrahim alınca tahtı,
Kuloğlu’nun kararır bahtı.
Akdeniz’de karşı yaka
Esir düşer mutlaka,
Yanar hasret ile
Vatanı dile
Sarılır da
Yüreği
Üşür
Ve
Ve şöyle seslenir bir ağıtında:
‘‘Cezayirin harmanları savrulur
Savrulur da sağ yanına devrilir
Eller annem der de başım çevrilir
*Çelenleri mermer taşlı Cezayir
*Güzelleri hilal kaşlı Cezayir
Cezayirin menekşesi top biter
Arasında eğlim eğlim ot biter
Bu ayrılık annem bize çok gider
*Çelenleri mermer taşlı Cezayir
*Güzelleri hilal kaşlı Cezayir
Cezayirin yüksek olur evleri
İçindedir ağaları beyleri
Türkçe bilmez Arapçadır dilleri
*Çelenleri mermer taşlı Cezayir
*Güzelleri hilal kaşlı Cezayir
Cezayirin gemileri yağlanır
Yağlanır da iskeleye bağlanır
Eller annem der yüreğim dağlanır
*Çelenleri mermer taşlı Cezayir
*Güzelleri hilal kaşlı Cezayir’’
Dördüncü Mehmet getirilince, Osmanlının tahtına;
Yeni çizgiler düşürür, Kuloğlu’nun bahtına.
Görünür İstanbul yolu, açılır yelken,
Pembe düşleri çıkar, mavi sudan.
Öpüşür özlem, erirken zindan,
Dalga rıhtım döverken.
Dinmez gönül sızısı,
Arkadaşlarından bazısı
Kâtibi, Kul Mustafa ve Gedayi…
Âşık Ömer nasıl tasvir etmişti sahi;
‘Kuloğlu’nun belli namu nişanı’ der överken,
‘Karacaoğlan ise eski meseldir’ der sözle döverken.
İşte budur Kuloğlu hem deniz hem karada,
Savaş görmüş ne savaş Bağdat’ta vardı derler.
Kime vermiş gönlünü ermiş midir murada,
Türkülere bakarsak aşk gönlü sardı derler.
‘‘Uzaktan özledim geldim eline
Misafirim kaldım bir han içinde
Çok şükür Hudaya murada erdim
Cevahir yaraşmış mercan içinde
Ağlama sevdiğim yine gelirim
Kande gider isen arar bulurum
Kaşlarından gözlerinden bilirim
Görünce cemâlin bir can içinde
Kuloğlu ider sevdim seni candan
Niçin hicâb edip kaçarsın benden
Cihandan vaz gelir ayrılmam senden
Meğer kellem düşe meydan içinde’’
Evliya Çelebi Seyahatname’sinde
Kuloğlu’ndan bahsedilirken
‘‘hil‘at-ı pâdişâhî’’ ile ödüllendirilen
Çöğürcüler arasında anarken,
Çöğür şairi olarak kaydeder.
Kuloğlu bir şiirinde şöyle der:
‘‘İşit avazımı ben de varayım
Uçup gitme bunda konadur bülbül
Senin hup nefesin kalbim evinde
Vücûdum şehrini donadur bülbül
Konarsan güle kon dikene konma
Eski düşmanların dost olur sanma
Açıp o göğsünü hara dayanma
Rakiplerin kasdı canadur bülbül
Sultan oldur rahmeyleye kuluna
Tabip oldur derde derman buluna
Benlik edip konma gülün dalına
Hân vardır pençeni kanadur bülbül
Kuloğlu dembedem dolular içer
Kiçi sevdiğine dibalar biçer
Bu dünyâ fânidir tez gelir geçer
Bu bahçenin sonu fenâdur bülbül’’
Kuloğlu, aruz vezniyle de şiirler yazar,
Yazarda on birli ve sekizli hece ile yazdığı
Şiirleri kadar başarılı değildir.
Deli gönlü divane;
Koşmaları, semaileri daha akıcı,
Daha içsel, daha bir âşıkane.
Her ne kadar İstanbul varsa da hayatında,
Arı-duru halk dilini tercih edip,
Türkçeyi önemser.
Birinci Ahmet’ten Dördüncü Mehmet’e
Altı padişah gören Kuloğlu, yanar,
Saz şairlerine önem veren Dördüncü Murat’ı
Bir türküsünde söyle anar:
‘‘Felek göçün üstümüze uğrattı
Yaman zaif düştüm ben bu gümandan
Üstüme uğrayan dostun göçüdür
Sitemi çok çektim ben bu gümandan
İyinin hakkını kemdür dimenem
Kötünün zemminü elden komanam
Namerd sofrasından lokma yemenem
Arifler de bilür beni simâmdan
Nâgehan gelürse başıma bir iş
Var ise müşkilin kâmile danış
Konuşursan merd oğlu merd ile konuş
Gözüm korktu yaman oğlu yamandan
Hacı Bektaş Veli benim pirimdir
Arşa direk direk olan ünümdür
Ağlama gözlerim Mevla kerimdir
Kısmetin var ise gelür Yemenden
‘‘....................Kuloğlu çağrırlar adın
……………………………………
Nazlısıydın sen de Sultan Muradın
Sitemi çok çektim devr-i zamandan’’
Sultan Murat’ın ölümü üzer,
Yine bir ağıtında şöyle der:
‘‘Sultan Murat eydür şimdi zamane
Bana da kalmadı beyler elvedâ
Büküldü kametim döndü kemane
Gezüp seyrettiğim yollar elveda
Ardımca yürüdü zülfü melekler
Tersine devretti çarh-ı felekler
Yeniçeri sipahiler solaklar
Önümce yürüyen kullar elvedâ
Gazaya gitmeye beyler dizilsin
Kullarımın esamisi yazılsın
Tabutum düzülsün kabrim kazılsın
Varıp seyrettiğim çöller elvedâ
Ecelim yetişti yıldızım indi
Dostlarım ağladı düşmanım güldü
Yapılan kadırgam deryada kaldı
Şu Malta’ya giden yollar elvedâ
Kuloğlu dostların yüzü ağ olsun
Düşman olanların bağrı dağ olsun
Sultan İbrahim Han şimdi sağ olsun
Harben fethettin eller elvedâ’’
Halk zevkinin incelikleri, güzellikleri
Güzelliklerin her nakşını ilmek ilmek
İlmeklemiş sanatçı kişiliğiyle şiire.
Şiirlerinden etkilenmiş Gevheri,
Gevherice birçok şair.
Şairin çok sayıda şiirinin varlığı
Var olan cönklerin gün yüzü görmesiyle
Görülecek ki, destanlar, ilahiler, türküler
Türkü türkü düşecek gönül dağlarına…
‘‘Ne güzel yaratmış ol Celle-Celal
Konca gül ireyhan cana boyandı
Muhammed Alinin adını dersem
Bülbül gafletinden seher uyandı
Ey konca fem konca dehânelenmiş
Domurcuk güllerin hep tazelenmiş
Meded har elinden üftâdelenmiş
Bülbül figan idüp pervârelendi
Dehanın koncası şekerler ezer
Oturmuş katipler vasfını yazar
Fülfül gerdanına ebrular düzer
Bu melek yarası gökden mi indi
Canan senin vasfın gelmez kaleme
Gören âşıkların durur selama
Ey Kuloğlu iki gelmez âleme
Ben gedayım Mısrın Sultanı kendi
Koşmaları, güzellemeleri, ağıtları,
Destanları kadar güzel ilahileri de var;
Öğüt verir, gerçekleri vurgular.
‘‘Âlemde doğru dost yoktur
Dedikleri gerçek imiş
Kulunu saklayan Haktıır
Dedikleri gerçek imiş
Bulut âsûmâna ağar
Yerlere rahmetle yağar
Gün doğmadan neler doğar
Dedikleri gerçek imiş
Eğer insan eğer melek
Yalvarırım geçer dilek
Bîvefâdır çarh-ı felek
Dedikleri gerçek imiş
Kuloğlu der ömür geçer
Kalmasın âlemde nâçâr
Dünyâ sana konan göçer
Dedikleri gerçek imiş’’
Sarıldım bir bilmeceye,
Gündüzüm döndü geceye.
Aşk derya sağmaz heceye,
Dedikleri gerçek imiş.
Gönlümüze düşmüş suzan,
Vuslatî’yim Gülce yazan.
Kuloğlu bir koca ozan,
Dedikleri gerçek imiş.
Osman Öcal
Osman ÖcalKayıt Tarihi : 2.2.2012 03:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)