küllenmiş
ne usulca okşayış tutuşturur
ne ıslak öpüş…
dudakların küle düşen gül
gölge istemem ihsan efendi
eğilme üzerime, dur...
söylenmiş söz mağarada kör yarasa
ağzımdan kelebek çıkmıyor
şapkamdan tavşan
üzerimde bir ağırlık var
aşka sıfır çekiyor eski baskül…
biten sihir
titreyen parmaklarımdaki hasta sinir
avuçlarımdaki çizgiler yanık
kabartma göğsünü, kara gözlüklü
hatırında kalan altı nokta
gülün yüzüme
külün mangalıma
sürsem cezveyi ortasına
iki fincan kahve çıkar
buharından dev çıkar
tren geçer telvesinden
yol görünür aşka…
ellerinde dostluğu okşarım
annemi hatırlarım avuçlarında
gül yakanda
dikenler avuçlarımda tel örgü
ağlasam ateşim söner
akşam geceye döner
ben eve dönerim hemen
seviyorum desem yalan
yalan, külün kızgınlığı kadar
hülyalıyım külliyen...
Kayıt Tarihi : 16.4.2019 23:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kasım 2001

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!