Pencere kasaları ağaçtan ve eskiydi. Kışlarımız sertti. Palandökeni yalayarak esen rüzgâr, bozuk kasalardan çalıştığımız birimden içeri girdiğinde, zaten zor ısınan ortamı, daha da soğuk hale getiriyordu. O yıl pencereler yeniden pen yapılmıştı. Bundan böyle çalışacağımız ortam artık, sıcak olacağı için sevinmiştik. Ne var ki mekânın kapalı olması, gelip, gidenin ve personel sayısının da fazla olması ile içilen sigaradan sigara içmeyenler fazlasıyla rahatsız oluyordu. Bu sefer de havalandırmak için camları açınca ortam soğuyordu. Kapatınca da; yeni yapılan penlerden zerre kadar temiz hava geçmediği için, sigara dumanından nefes alınamaz bir durum olurdu. Kurumlarda ‘sigara içme yasağının’ henüz konulmadığı yıllardı. Bazı sigara içmeyenler olarak biz etkilendiğimizden dolayı; sigara içen dostları, incitmeden uyarmamız gerekiyordu. Çalışmış olduğum odanın duvarına rahat görülüp, okunabilinecek şekilde ”Sigara İÇTİĞİNİZ için teşekkür ederiz.” tersini yazmış olduğum imalı pankartla dikkat çekmek istemimin yanında, sehpalarda bulunan sigara küllüklerini de ortadan kaldırmıştım. Bir gün sigara keyifçisi bir dost gelmişti. Biraz oturup, konuştuktan sonra, duvardaki yazıyı fark ettiğini anladım. Okudu, bir daha okudu. Eli ile göstererek; ” Gardaş o yazıyi da ters yazmışsan.” Dedi. Ben hafif tebessüm edip,”hımm” diyerek geçiştirmek istedim.
O duvardaki yazıya bir daha bakarak, elini cebine atıp, sigarasını çıkardı. Bir tane yaktı. Bir iki yudum çektikten sonra, sehpalarda küllüğün olmadığını görünce; odadan çıkarak, yandaki servise gidip, sigara küllüğünü bulup, getirdi. Sehpanın üzerine koydu. Sigarasının külünü küllüğe dökerken; “Gardaş; o yazıyi da ters yazmışsan, birde küllükleri ortadan galdırisan. Heç bele de şey ola.” Dedi. Ben sustum. Erzurum
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta