Suskun saatlerin içinden sızar kırık yankılar,
Gölgelerin mühürlediği taş avlular kadar eskiyim.
Rüzgârın bile unuttuğu harflerle yazılır adım,
Ve ben, zamana karşı direnen bir külden doğarım.
Dizlerime çöken gecenin ağır kandilleri,
Gökyüzünü taşır sanki kararmış bir kefen gibi.
Her yıldız, unutulmuş bir törenin solgun ışığı,
Her bakış, içimde yankılanan paslı bir çan sesi.
Ey unutuluşun derin kuyusu!
Ey hafızanın kemiklerini kemiren sessizlik!
Ben, sana dokunurken taş kesilen bir dilim,
Ve her kelimemden sürgün edilmiş bir hatırayım.
Küllerimle yürüyorum, ayak izlerim karanlıkta saklı,
Ardımda bıraktığım her nefes, bir yüzyıl kadar ağır.
Ve bilirim:
Yıkıntılar arasında büyüyen tek çiçek,
Unutulmuş bir ismin gözyaşıyla sulanır
Kayıt Tarihi : 21.8.2025 14:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!