küllenmiş...
ne usulca okşayış tutuşturur, ne ıslak öpüş
dudakların küle düşen gül
gölge istemem ihsan efendi
eğilme üzerim, dur...
söylenmiş söz mağarada kör yarasa
ağzımdan kelebek çıkmıyor, şapkamdan tavşan
üzerimde bir ağırlık var
aşka sıfır çekiyor eski baskül
biten sihir
titreyen parmaklarımdaki hasta sinir
avuçlarımdaki çizgiler yanık
kabartma göğsünü, kara gözlüklü
hatırında kalan altı nokta
gülün yüzüme
külün mangalıma
sürsem cezveyi ortasına
iki fincan kahve çıkar
buharından dev çıkar
tren geçer telvesinden
yol görünür aşka
ellerinde dostluğu okşarım
annemi hatırlarım avuçlarında …
gül yakanda
dikenler avuçlarımda tel örgü
ağlasam ateşim söner
akşam geceye döner
ben eve dönerim hemen
seviyorum desem yalan
yalan, külün kızgınlığı kadar
Hayal dünyasındayım külliyen...
Kayıt Tarihi : 17.2.2014 01:06:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mustafa Erçin](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/02/17/kuller-ve-guller.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!