gecenin demir kafesinde
gördüğüm rüyanın sahnesi
zihnime acısını bırakarak
yatağın bileklerinde
öylece ceset kalmıştım
bir kaç saniyelik rüya sahnesinde
köy, çocuk ve garipliklikler
gözlerimin karanlığında
misafir olmuştu
rüya bu ya...
ülkemizin tenha köşesinde
bir köy
akşamın siyah yorganı
gökyüzüne çekilmiş
yıldızların gerdanlığı kalbur
dağlara dağılmıştı
sert esen meltemin nefesi
köye kurdun sesini yaymıştı
koyu akşamın sardığı
kerpiç evler
bir kaç evin penceresinden
ateş raksı görülüyor
belli ki yıllar öncesinin saklı duran tarihi
rüya sahnesinde canlanmıştı
öyle ki elektrik dahi yok
tezek kokulu duvara çocuğun
gölgesi yapışmıştı
ateş sıçratan ışığın tuttuğu
gölgeyi elimle savuruyorum
gölge silindi
beden-et halinde kendine
kan çekti
Küçük çocuk
umutların yorgunluğunu içerek
uzaklıkların sarp yokuşunu iterek
özlemlerin yurdunu izleyerek
bilinmezlerin düşüncesine dalmıştı
gaz lambasının ateş saçan ışığı
yaşlı pencereye yansıyarak
bahçeyi kollayan
ıhlamur ağacını sarmıştı
küçük çocuğun bulunduğu oda
akrep ve yelkovan çemberine
girerek dönmeye başlar
ıhlamur tutuştu
küçük çocuk
suyun hararetli çalkantısında
odada sıkışarak korkuya kapıldı
suyun içinden gelişleyen
buz kütlesi birden
buzdan deve dönüşmüştü
buzdan dev evi yuttu
dönen oda ile birlikte
çocukta buzun içinde
dönüp durdu...
çözülen buzun suları
kerpik evi
karton gibi yıkarak dağıtır
buzdan önceki çocuk
buzdan sonra ise;
saçları kırlaşmış,
bir hayli de boy atarak
yağız bir delikanlıya
dönüşmüştü
rüya bu ya...
büyüyen çocuk
ufuklarını çerceveletip sandığa kapatmış
özlemlerini topaklayıp güneşe atmıştı
biraz sonra da
büyüyen çocuk
gri sisin boğan pençesine yakalanarak
bir daha da görülmemek üzere
yitip gitmişti
sürgün veren yolları kaybolmuştu
rüya bu...
hayat ta gerçek
küller ve anılar arasında
hayat devam ediyor...
Kayıt Tarihi : 24.2.2015 14:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!