“seni seviyorum”
“çiçegim”
”aşkım“
„canım“
„birtanem“
„dünyam“
“bebeğim”
“meleğim”
Sımsıcak, derin sevgi yüklü ve koskocaman sözlerin
tükenmeye durduğunu düşünürken
sol yanında sızı hissetmeye başladı inceden…
Sonra, o binbir zorlukla
ülkeleri, dağları, denizleri ve nehirleri aşarak
ilk buluştukları günü anımsadı birden
nasıl sarılmışlardı birbirlerine geçmiş baharların hasretiyle
adını koyamamışlardı bu deli hasretin
cok heyecanlıydı ikisi de
daha önce hiç yaşamamışlardı sanki böylesi hisleri…
Sevgilinin yüzü, bakışları belirdi birden gözlerinde
içinde bir alev yükseldi tüm bedenini saran
güneş daha bir başka ısıtıyordu şimdi yüreğini
dünya güzelleşmeye başlamıştı
tüm çirkinliklere inat! …
Sevmek, derinden sevmek!
sevmenin getirdiği korku, kaybetme korkusu!
bu düşüncelerle araladı gözlerini sabaha
her zaman olduğu gibi yine önce mutfağa girdi
sevdiği sütlü kahveyi yapmaya uzandı elleri…
Sahi, o kahve içmezdi
çay severdi ince belli cam bardaktan
karabasan gibi zihnini kapsayan düşüncelerle
vazgeçti kahve içmekten…
Çalışma odasına yöneldi birden
masada, bitmemiş yazılar
okunması gereken kitaplar
bir diz üstü bilgisayarı
geceden kalma yarım fincan kahve
ve sevgiliye yazılmış sevda şiirleri...
Ay ışığı gülümseyişlerinde
lavanta kokulu bir yaz gecesi
birbirine sarılı bedenleri belirdi zihninde birden …
Şiir yazmayı çok severdi
seminer notları arasından şiirleri özenle çıkardı
sevgilinin bedenine dokunur gibi
dokunuşları, sevdayı incitme endişesi yüklüydü sanki
kağıtlarda saklıydı, şiirlerde saklıydı sevdası…
Yakmayı düşündü bir an tüm şiirleri
yaşanmayı bekleyip te
yaşanamayan, yaşanamayacak günlere inat! ...
Sahi,
alevlerle birlikte onu da yüreğinde
ve zihninde yakıp atabilir miydi?
ardında küle dönen bir sevda bırakabilir miydi?
külün yakıp, acıtmayacağını düşündü birden...
Tekrar şiirlere gitti bakışları
onlarcasından biri çarptı yüreğine…
“Hasretinle,
ne zaman dokunmak istesem
buğulu camlar ardında sana
gözlerimde sevda bulutlarının izleri kalır…
Hasretimle,
lavanta kokulu dolunaylı gecelerin
sen yokluğunda
çoğalan sevdam hep şiire durur...
Hasretimizle,
haydi al, şiire duran yüreğimi
sana en yakın şiir yüreğine götür
ve devam et hasretinle...“
Kayıt Tarihi : 11.12.2010 21:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
yine şiire durdu yüreğim.. haydi al, şiire duran yüreğimi sana en yakın şiir yüreğine götür ve devam et hasretinle / hasretimizle..
Duygular berrak ve satır geçişleri mükemmel
ve yürek sesi özgürce dizelere dökülmüş,
kutlarım.Mutluluk ve sağlık dileklerimle...
Selam ve saygılar...
Derin ırmaklar vardır ;suyun akışı belli olmayan ırmaklar.
Şiire dışarıdan bakınca bu sanıyı veriyor.
Sonra giriş dizesinden okumaya koyuluyorum ve sürüklenip gidiyorum duygu akıntılarına kapılarak.
Derin ırmak akışlarıyla örtüşüyor şiir.
Uzun soluklu bir öyküselliğin dizelere yaslandırılışındaki ustalığı ve dildeki inandırıcılığı,sevecenliği duyumsuyorum.
Yaşamın içine giren sevinin kurduğu başka bir evrende olanlara gıptayla bakıyorum.
Bu bakış,duygu çağlayanları gibi akıyor da akıyor derin lirizm ırmağından.
Bir bitmemişliği ansıtan vurgulu içselleştirmelerin şiirin bütün dokularına yayılışını okuyorsunuz.
Bütün zamanları şen kılacak gizemin şiirin diliyle şiirin içinden okurlara sesdirilmesi Sayın YENİÇAĞLAR'ın kalem kullanma gücünü de gösteriyor.
Şiirin finaline getirilen 'Hasretlerin sürdürülebilir gerçekliğine dönük vurgu''örtük bir sitemle taçlandırılıyor .
Ve şiir,'varlaştırmanın' en son deklare edilişi olarak bu sayfadaki yerini alıyor.
Hiç bitmemeliydi,detirttiren bir şiir algısına,hayranlık duyulan bir şiir görgüsüne tanık olmanın kıvancı içindeyim bir okur olarak.
Okumak bir emektir.
Bu özenli uğraş elbette ki okumaya değiyordu.
İçtenlikle kutluyorum.
Hikmet YURDAER
Canım, sevgimle kutluyorum...
TÜM YORUMLAR (7)