kıvrım kıvrım kıvrandığın gecelerin karanlığında sarhoş gezer kalbin,
AŞK sanır gözlerin gördüğü her karanlığı...
bir düş kurup peşinden pencere açarsın
ama
hiç bir kuş girmez içeri,
önündeki kırıntıların SEVGİ'den arta kalanlar olduğunu bilmese de...
anlattığın masalların kaf dağına varan burunları tahtadandır hep,
dinlemişim,
sevmişim bir kere seni,
aldırmamışım ihanetin cadısına beni zehirleyen elmayı verene kadar,
kalp bu,
kanıyor kırmızısına her şeyin...
alın terimle kazandığım derken,
başka yastıkların üzerine bıraktığın damlacıklardan bahsettiğini
bilemezdi hikayelerine yürek bırakmış bu adam.....
o damlacıkların oluşturduğu suyu nasıl sunabilirsin çocuğuna?!!!
kim kapılmadı ki hayatın şu seline,
sen neden kapıldın ki çamurlu AŞK'ların peşine,
o sellerde paçaları ıslanmış ne ikizleri vardı sevginin,
sandal aramadım ben etrafımda,
batmak da güzeldir can-ı hıraş bir AŞK uğruna...
derken gözlerim kıpırdattı bebeklerini,
MİNİK BİR YÜREK'le küçüldü gitti...
bebekler gibi ağlıyorsun dediler,
ne güzel
bundan daha masum,
daha bıngıldağı olmamış,
daha sübyan bir sel olabilir mi? insanın yüzünde...
hay bu AŞK'ın heyecanına,üzüntüsüne
sevincine,yüceliğine kendini adayamayan garip saçlı sevgili,
bir damardan akanı sen kesince biter mi sandın?
kılcal kanallarından koca bir yürek geçer mi bildin?
yıldızları sen mi diktin yüzüne?
altı günde yaratılanın üzerinde ayaklarının üzerinde duran sen misin?
bir salıncak yeterdi benim gülümsememe,
ittireceğim ama düşeceğinden korkacağım bir yürek olabilseydin üzerinde...
kul cıvıltılarının arasında seçerdim bana seslenişini,
şimdi duymak istemediğim şarkılardan bile uzaktasın...
öyle bir soğuk çıktı ki,
iliklerime kadar seviyorum kahretsin,
üşümeyi düşünmek bile aklıma gelmedi...
gelmedi...
soğuk resimleri bir bir kaldırdım şöminenin üzerinden,
benim gibi yanmasınlar,
soluk kalan taş zeminlerde bir daha yürümem izlerinin üzerinden,
üzerinden geçmem bir daha yazdıklarımın...
bir defa severim ben,
bir daha asla olmaz,
Allah'tır hakkı veren üç dese de,
ben sonsuzluk severim bir seferde...
yüreğimden çıkardıklarımı tekrar sığdıramam yerine,
seyahat çantaları gibi,
çoraplar döküldümü yere,
hep bir kaç duygu dışarıda kalır...
atsan atılmaz,satsan kimse para vermez eskimiş,dökülmüş yüreğe...
bir kargaşadan yararlanıp sıvışıverdiğinde,
ben evimizi topluyordum,
kiremitleri düşmüş
ya da sen kırdın bilmiyorum,
bacadan tüten dumanı ben üfledim dudaklarımdan,
o zamanlar içtiğim sigaranın küllerinde seni de savurmuşum...
ateş düştüğü yerin yakınlarını da yakar...
çekmişsin kılıçları,
vurmuşsun kahpece,
her şey güzel olacak diye kanlı bir tablo çizmişsin değilsin farkında...
yürekten duyacağın küfürlerin hiç birisi güzel olmaz,
her şey bitmiş olsa da...
duvarların diline ihtiyacım yok benim,
konuşsa yüreğim hiç bir dağ kalmaz yeryüzünde,
susmak efendiliğin bel kuşağıdır,
sararsın sararsın sararsın,
bitmez kumaşların dolanması diline...
içimdeki çocuğu durdurmak istemiyorum,
çok güzel oynuyor kendi kendine yalnızlığı,
replik yok,
düzen yok,
AŞK,sevgi dolu kovalarında
ama
kaleleri yapacağı kumların olduğu sahilde değil artık...
AŞK olsun diye tutmadım elinden,
niyetlerimi tavşana çektirmedim beyazlarına aldanıp,
gerçek sevmenin uçmayan balonlarında topladım nefsimi,
kendimi de tuttum kalbimi de,
sen bıraktın,
kalp zinası benzemez göz zinasına,
bakmakla yatmak farklıdır AŞK'ın gözünde...
acıtmadan,
yormadan,
yıpratmadan kopar papatyaları,
sevip sevmediğinin ne önemi var elinden tutmayanın...
iyi günde kötü günde derken kulaklarından kalbine gitmemiş yeminin,
iyi gün girmiş gönlünden,
kötü gün ölmüş kahrından...
sadece ellerimi açmıyorum ben yaradana,
dudaklarımı da açıyorum yüreğim de dahil tüm dualarıma,
yalvarmak acizlikse Allah'a,
her şeyin sahibi karşısında ben bir nokta toprak olurum...
boş çantalı gezginlerin favori mekanıdır aldatma ritüeli,
maceraya yelken açtık derler,
karada yürürler,
toprak içinde yüzerler,
AŞK diye buldukları manzarada hiç bir renk olmaz....
yapmadıklarıma yorma kafanı,
yaptıklarına bir bak hala görebiliyorsa gözlerin,
sevda masallarına döndüğünde geri,
tanelerce elmaları toplarsın yerden kıpkırmızı yüzünle...
ben her zaman ki gibi ''SEVGİ'' ye aşığım,
hiç sonu olmayan bir sevgiliniz oldu mu? sizin...
ilgisizmişim,
yıpratmışım,
sevmişim,
elimdeki bütün çizgileri sana vermişim,
olmamış,
alnımdaki kırıklardan dökülen terlerim yetmemiş avuçlarına...
dinlemeyeceğim uzun tahta burunlu masal kahramanlarının edepsizliğini senin,
herkes başka bilir,
doğrusunu Allah bilir...
dur bir dakika,
ben sana külahımı getireyim
ne istersen anlatabilirsin ona...
Kayıt Tarihi : 17.3.2018 23:19:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!