Gün çekilince dağlarımdan orman gözlerine dalıyorum
Tenimdeki garip sızıyla düşlerinin sarnıcında uyuyorum
Gecelerinin kentlerinde yaktığın çoban ateşine yürüyor
Eşsiz kardelenlerin yetiştiği uzak ülkene kulaç atıyorum
Bütün tanımları aşka çıkan, doruğunda paylaşımların dupduru aynasının yansıdığı eski zaman sevgilerinin düşünsel temaslarında, günlük güneşlik bir yaşam alışkanlığında ilkel sevdalarla yıkarım her sabah yüzümü. Ereksiz sancıları taşıyan bütün kervanlar ulaşınca çağlar ötesine ayaklarımdaki berelerle, yüreğimdeki sevgilerle ve kollarımdaki kelepçelerle anıların sessizliğini de dillendireceğim elbet.
Uzaklarda, çok uzaklarda güneşin küçük heykellerinin yapıldığı ülkelerde, bir çingene yüreğinden aşkı dinleyerek, her acının sevdadan kaynaklandığını öğrenerek, ölümlerdeki gizi, sevgilinin dudaklarındaki sancıyı öğreneceğim. Yıllardır yüreğimi harlayan bu belirsizlik ayraçlarından tüm inanışlarımı çıkaracak, etiketi üzerinde olmayan aşk pazarlarında şiirlerimi satacağım.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Eşsiz kardelenlerin yetiştiği uzak ülkene kulaç atıyorum
Sönmeyen bir ateştir sevdaya yürümek
Selahattin bey usta kalem müthiş bir yazı okumaya doyamadım
şahsınızı tebrik ediyorum
selam ve saygılarımla
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta