rengarenk çingene mahallesinde
neşeli bir klarnetim.
beni çalan,
çiçek satan,
bir kadın…
dudakları ile
eksik yerlerimden öpüyor,
minik parmakları ile
kalbimdeki haram delikleri kapatıyor.
tırnak manevraları,
tenimde şen şakrak dolaşıyorken
üşüyen tenimden hemen haylaz bir çocuk sızar.
aşk mahzenimiz yıkılır,
yerine dikilir kül renkli bir mezar.
o,
sonbaharda yere damlayan,
yalnızlık renkli yaprak olur.
ben ise
ağustos tebessümlü bir rüzgar olurum,
kahkaham gün ışığında soğur.
kahkahama azot yapışır,
kör bir garson mor renkli havlar ise
gökyüzü,tanrısal uğultulara karışır.
sağır gözleriminden damlayan,
siyah ihanet damlalarını alkışla.
yaşım ondokuz aralık,
benim adım cuma…
körpe bir otel odasında
bir fahişenin en yorgun sabahıyım.
benim gecem,
hecemi kan ile yıkayan
bir kadın…
cadısına aşık,püsküllü bir kazanın içinde
hesabını veremeyeceğimiz günahlar için
birlikte kaynayacağız,
birer sıvı ceset olana kadar.
parmak ucumuza kör,paslı bir bıçak düşecek
kabuk bağlayan yaralarımızı kaşıyacağız,
sevap kokmak manidar!
sanki bir baykuşun cenazesinden geliyorum.
ölüm nedenini bana,içimi yakan konyak söyledi;
sarı gözlü bir zangoç,
cebindeki kilisenin çanındaki ip ile boğmuş kuşu.
tanrısına haykıran bir aşk hahamıyım,
çözemeyeceğim sırlar,
ve asla yıkamayacağım surlar
adeta bana cilve yapan birer işkence.
yaşım altı mart,
benim adım perşembe…
zaman geçtikçe,kokular yabancılaşıyor.
kokunun tadı olur mu,bilmem ama
kokular acılaşıyor.
ancak bir kadın şiir ise siz şair olabilirsiniz.
ve bir şarkı ise müzisyen…
Kayıt Tarihi : 20.2.2014 01:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!