Sen yoksun ya,
bu can, emanet bir giysi gibi üzerimde,
dar gelir her nefes, boğar her hecesi hayatın.
Neyleyim bu canı,
içinde sen olmayan sabahlara uyanan?
Güneş doğar yine, pervasızca,
ama benim göğümde zifiri bir gece, senden sonra.
Ey fırtına bakışlı,
bir zamanlar gözlerinde kasırgalar diner,
gönlü hasret kokan, şimdi o koku sinmiş her yanıma, yar.
Yokluğun, ilmek ilmek çözülen bir kazak gibi,
üzerimden dökülüyor hayat, tel tel, iplik iplik.
Sana kavuşamadıkça,
yandı bu yürek, evet, kül oldu.
Ama o küllerden bile bir kor arar dururum,
senin bir izini, bir nefesini taşıyan.
Her rüzgârda savrulan o küller,
adını fısıldar boşluğa, umutsuzca.
Şimdi her ses, senin yokluğunun acı bir yankısı,
her yüz, sende olmayan bir yabancılık.
Aynalar bile küskün,
gösterdikleri ben, sensiz bir enkazdan farksız.
Bu can neye yarar, söyle?
Kurutulmuş bir yaprak gibi, rüzgârın önünde savrulan.
Adımlarım boşluğa atılır, her adım bir feryat.
Sen yoksun ya,
bu dünya, renkleri solmuş, sesi kısılmış,
anlamsız bir tablo.
Yüreğimde o yangının külleriyle,
hasretinin dinmeyen fırtınasıyla,
beklerim, bir umut kırıntısıyla.
Çünkü sen yoksun ya,
bu can, sensiz yaşamaya değmez bir anı.
Ahmet Nejat Alperen
Kayıt Tarihi : 27.5.2025 11:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!