Sisli bir akşam ikindisi... Kentim bir masal kuşunun üşümüş buğusunda kaybolmakta. İlk kar sadece omuzlarından düşerken toprağın çıplak yeşiline. Zamansız bir beyaz: ana rahminde hayata erken merhaba demek isteyen bebek gibi zorlamakta gökyüzünü. Bulutlar, doğum sancısında iken mevsimin. Yüreğimi ud seslerini andıran sedasız çığlıklar sarmaktaydı. Sarı saçlarınızın Sarıkamış'ı sardığı gibi.
Kentime sarı ışıltısı düşüverir saçlarınızın. Ürkek menekşeler yeşeriverir üşüdükçe beyazlaşan yağmurun keman-i aksanında. Bu kente bir daha saçlarınızda gelecek bahar bilirim. Kaybettiğim çocuksu düşlerim gibi Nemrut’un sarı ve asi ışıltısı düşer aklıma. Bu olmalıydı, teninde saklı tılsımın büyüleyişi. Hani anımsamaktayım, biliyorum ve nedensiz bir arayış ile buluyorum saçlarınızın bir ikizini.
Nemrut yamaçlarında günahkâr sabahlar yaşanır. Gün doğumunu beklerken gözlerim. Fransız kız ile İngiliz bir erkeğin avuçlarında uykusuz karanlıklar saklıydı. Bir aşk kızılını bozmaktaydı uzakların. Ufuk çizgisi, Bingöl ovasının karanlıktan aydınlığa salınarak geçişinde belirginleşirken, Nemrut yamaçları küfür sarısı bir güne merhaba demişti bile.
Bir kız ile bir erkek Süryani battaniyesinin müşterekinde. İlahın (Nemrut) kulu; İran sınırında bu yana secde ederek gelen güneş. Vadide ki itaatkâr çehre usulca kalkarken ilahın ayaklarına. Biz kızılın sarıya çaresiz geçişindeki suskun tanıklardık.
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
tebrik ederim...eminim adresine ulaşmıştır.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta