Filistin dağlarında çıplak bir çoban
Mescid-i Aksa’yı bekler, uzaktan
Yüreğinde taşır yakmayan ateş
Bakar dört bir yana bakar mahzun
Bakar, korku ve ümit sancıları çekerek
Mekke nurunun tuluunda erir elbet
Şirk mabetlerinin yaydığı karanlık biter
Her yan zeytin ağacıdır her yan, Tuva
Yakmayan ateşin hitabı duyulur her çalıdan
Tur-i Sina’dan ve Hira’dan ses gelir
Lakin işitmez kalbi kapalı gördüğünden
Çıplak Filistin dağlarında çıplak bir çoban
Kıl çadırında oturmuş kardeşlerin
Musa’nın ve İsa’nın yakını
Lahavle çeker la’da kalmış asra
Yemin eder ‘illa’nın Rabbine
Bilir zalimler hayır görmeyecek
Ömürden, maldan, evlattan...
Çıplak Filistin dağlarında çıplak bir çoban
Kalbin hidayet bahçelerinde dersler okur
Yakmayan ateşin ışığını taşıyanlardan öğrenir
Can kimin ki Cananından esirgesin, çoban
Yakmayan ateşin mübarek beldesinde muallim
Âdem Safiyullah Nuh Neciyullah
İbrahim’dir Halilullah. Musa! O, Kelimullah
İsa’yı kıldı Ruhullah Muhammed’i Habibullah
Çoban, Hakkın medresesinde yetişir
Yetişir, mümine bu irfan yetişir
—toprağın hortladığı yer
Çıplak Filistin dağlarında çıplak bir çoban
Eriha’nın hortlaklarından kaygı duymaz
Mor çiçekli duvarlarında durmuş zaman
Hava kurşunî renkte daim, ölüm her an, hayat uzak
Hakkın intikamı ise yakın, Hak kurunca tuzak
Lut’un ölü denizinde derinleşir metruk sessizlik
Hayale döner coğrafya, bir hiçtir Sodom ve Gomora
Çıplak Filistin dağlarında çıplak bir çoban
Utanır! Eriha dağının keşişlerinden
İsa’yı, Şeytanla kırk gün halvete sokar
İsevî kurgu direkteki koyun gibi kokar
Hakikat mi aradığın, sandığın şey
Duy öyle ise duy: Ümmetsizdir İsa ve Davud
Davud, Davud’a okur Kur’an; İsa, İsa’ya burhan
Ağlama duvarında salınır Benî İsrail
Heva’sını ilah edinmiş kâhin Tevrat okur
Çıplak Filistin dağlarında çıplak bir çoban
Bilir, Hakkın elini tutan, netsin Yahya elini
Gafil, Hakkın eli sanır, Şeria çayını
Oysa bilir, bilir ki peygamberler
“La ilahe illallah” sularında yıkanır
Tanır Çoban, Şeria nehrinin bulanık sularını
Hangi su temizler bilir, yürek kirini
Bilir, vaftiz suyuna batsa da teni
Musa’sız Benî İsrail, İsa’sız İsevî
Çıplak Filistin dağlarında çıplak bir çoban
“Sadece sana ibadet ederiz
Sadece senden yardım dileriz” okur
Kudüs âmin der Mekke âmin
İstanbul âmin der Buhara
Semerkant âmin, âmin
Hak nurunu istemeyen habis
Ayrım duvarları arasında yorar ümmeti
Bilmez bedenler olsa da hapis
Hür gönüllüdür Müminler
Allahu Ekber’le diri kalpler
İşitir elbet işitir İsa’nın Rabbi
Kim Musa kim İbrahim
Kim Muhammed Mustafa
Onunla Allah... duysana!
Süleyman Mağarasında iki ayaklı şeytan
Siyon ayini yönetir, onun ya meydan!
Mikail ise takvime bakar, gün sayar
Yasası değişmez Hakkın, iyi baksan
Her azgının hakkı hâk ile yeksan...
Çıplak Filistin dağlarında çıplak bir çoban
Yakmayan ateş kesmiş yüreği
Beş koldan beş zamana haykırır
Ayrılmayın Allah’ın açtığı yoldan
Sarın, sarın Kudüs’ü her koldan
Mudil mazharı küstah bir krallık
Zaman aktı ise akmadı ya tarih
Nereye gitti dersin şunca tiranlık
Hakkı bilmeyen bilmez
Bilmez ki taş yarılır
İçinden çıkar Allah’ın imtihanı
Gaipten iner indikçe süvari
Kudüs taşlığında büyür gerilim
Cehennem rasat eder
Hazırlanır zebani
Beyt-i Makdis’i korur
Korur elbet Beytullah’ın sahibi...
—Gelenler yaklaşıyor!
Çıplak Filistin dağlarında çıplak bir çoban
Gönlünde yakmayan ateş
Bilir, garip günler gelecek, yakın
Meryemsiz İsalar çağı başlayacak
Deniz yarılacak, derin
Rasat etmekte cehennem
Gayp zalimlere bağıracak
Duyacak Siyon: Lut, Ad
Semud azgınının
Duyduğu gibi, duyacak
Kur’an ki o tevhid gemisi
Gemide Hakkın her nebisi
Hak kılavuz kıldı Muhammedi
Seslenir cümle enbiyası
Binin binin ref olmadan
La İlahe İllallah gemisi
—Çobana veda
Sana bir tepeden baktım
İstanbul gibi aziz Kudüs
Gördüm sevmediğim çok yer
Gerçi efsunludur zahirin
Revnaklı çehren şen, ey peri!
Ürperir senden mazisi olan
Görünce batnındaki ifriti
Süleyman tahtında oturur Roma
Mısır’ın köleleri kim? Ehl-i iman!
Hiç çekilmemiş çıkmamış senden
Roma lejyonları yine putperest
Kamçı? Kamçı serbest, köleye!
Duydum yankısız tekbirlerin yakarışını
Zeytin Dağı çarmıhlarına çakılı
Sıra sıra Filistin İsa’larından
Ey çoban!
Ey ülkesinde sürgün
Neyin kaldı neyin
Çiğnenmedik, ey Harem
Olamadık mahrem
Yarana merhem...
M. Talât Uzunyaylalı
Kayıt Tarihi : 15.10.2023 23:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!