Ben sana vuruluyorum tarihin
belirsiz zamanı herhangi bir günü ,
kendimi 18 yaşında buluyorum,
ayaz bir tipide ruhum koynunda,
Güvercin kanatlarından ,
barış şarkıları söylüyorum sana ,
maviyi üzerine giymiş sabahın seherinde
geceden topladığım şiirleri
saçlarına yağdırıyorum,
yasak kitapların aşk
cümlelerinde bulunmaktan
hüküm giyiyoruz seninle ,
ülkenin herhangi hapishanesinde
kapalı bir yürek odasında buluşuyoruz
adımız işleniyor Şafak vakti
sokak duvarlarına henüz 18 inden
gün almışların ellerinden ,
ve bir dağ gerillasının sesinden
özgürlük ateşini yakıyoruz bedenimizden.
sınırları belli edilmemiş dünyanın
herhangi bir coğrafyasına bırakılıp
aşkın susuzluğu ile sınanılıyoruz ,
ben senin çöl ateşi dudaklarına su,
sen gece karanlığında
elimde sevda meşalesi oluyorsun..
Bağdaş kurarak oturuyorum avuç içinde
gözlerinden yudumluyorum kaçak çayı,
bir tütün tarlasında
emekçinin ellerinden sarıyoruz cıgaramzı
denizi olmayan ülkelerin ,
gözlerinde yakamoz hayali olan
çocukların saçlarında
uçurtmalar uçuruyoruz gökkuşağına
yazın en can alıcı sıcağında iki
bulut tadında çarpışıyoruz ,
kelebeğin midesine düşüp ,
mutlu yusufçuğun kanatlarnda buluşuyoruz
her renkten boy boy çocuklar
sarıyor etrafımızı ...
sonra mı ?
Sen çalar saat eşliğinde,
ben ise gardiyanın sesinde uyanıyoruz..
Senin üstünde buruk bir acı ,
Dudağında beklemenin sızlatan sözleri..
benim ellerimde Turnanın kanatlarına
sıkıştırılmış küçük Notlar,
‘’Bekle beni ütopyam , bir zaman
gece günden vurulurken,
Sana siyah bir çocuğun göz yaşndan beyaz
umutlu gelinlik giydireceğim ,
infazım gerçekleşmeden
adaletten eline kına yakacağım ,
bekle beni sevdiğim ,
sana bundan sonra
günaha bulanmamış şiirler yazacağım ‘’
Fırat Yetiş
Kayıt Tarihi : 30.9.2018 18:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!