Küçük Kız ve kaderi Şiiri - Mehmet Sarıyar

Mehmet Sarıyar
6

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Küçük Kız ve kaderi

İsyan etmek doğrumu bilmemki.
içini ferah tut derler tutulabilirmi?
Bir küçük kız ve onun çilesi
Beni üzen ise onu gözlerimin görmesi

Günlerden birgün misafir olmuştum evlerine
Oturmak için verebildikleri bir tabure
İmkanı olsa oturtmazmı beni ipek kanepeye
Fakirlik buda onun kaderi işte

Bir küçük kızı bir de oğulları vardı
Kızlarına baktıklarında ciğerleri yanardı
Nasıl dayansın babası anası
Kızları birdaha ayağa kalkamayacaktı.

Kader birkere yapışmıştı kapılarına
Fakirlik ise ayrı bir dertti başlarına
Yoksulluğu dert etmezdi aslında
Yeterki küçük kızı kavuşsaydı sağlığına

Yokluk bir taraftan cahillik bir taraftan
Basit gördükleri hastalık diğer taraftan
Yeşermekte olan fidan bir yandan
Kurumaya yüz tutmuş dönüşü olmadan

Eli ayağı tutmaz muhtaç olmuş bakıma
kalkamaz yerinden devamlı yatar yatağında
Bagıramaz oynayamaz koşamaz artık
En büyük lüksü yattığı yerden bakmak tavana.

Mehmet Sarıyar
Kayıt Tarihi : 30.5.2007 11:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


BİR KÜÇÜK KIZ VE DRAMI Bir küçük kız çocuğu hayata tutunmaya çalışıyor. Ama nafile felek vurmuş ona bir kere. daha küçücükken hastalanmış ateşlenmiş, kaderin, feleğin çemberinden geçememiş. önce soğuk algınlığı sonra ise zatürre, bununla da kalmamış küçük çocuğun dramı, hani dedik ya felek vurmuş diye ateşi yükselmiş ve sonuç beyin felçli. Konuşamıyor, yürüyemiyor,oturup kalkamıyor yani kısacası hiç bir şey yapamıyor. Sadece tek yapabildiği bir şey var oda yatakta sadece sırtüstü yatarak harap dökük ve yıkık olan evlerinin tavanına bakabilmek yaşamak buysa tabi ki. Başında bekleyen bir ana birde baba ihtiyaçlarının hepsini onlar yapıyor, nede olsa çocukları. Atsa atılmaz kezse kesilmez dayanır mı buna ne anasının nede babasının yüreği. Özürlüde olsa onların biricik yavruları. Küçük kızın tek mutluluğu ise annesi yada babası onu sırtlarına alıp kısada olsa dışarı çıkararak bir kaç tur atıp ona dünyanın güzelliklerini göstermesi. Daha sonrası mı dersiniz; İşte yeniden karanlık dünya tekrar odasına dönmesi ve sadece ve sadece kararmaya yüz tutmuş kargir evlerinin tavanı. Acaba bu feleğin çarkı hiç dönmez mi bir kerecik olsun küçük kıza da gülmez mi, hep mapusmu kalacak bu küçük odada, hiç dışarda rahatça dolaşamayacak mı, çevresine bakamayacak mı, Kuşların uçuşunu yoldan geçen arabaları sokakta dolaşan insanları rahatça izleyerek onlara bakıp yüreğindeki hüznü atamayacak mı. Ah buna bir çare bulabilse, ama nafile fakir bir aile, babası ancak evlerinin geçimini sağlayabiliyor oda kıt kanaat. Bir gün yolu köylerine düşen bir yabancı oralarda dolaşırken çevredeki insanlarla konuşurken hani derler ya insan evladı diye işte öyle birisi. Bostanda çalışan yaşlı bir amcaya soruyor; Bey amca Bu yaşta çalışmak zor değil mi çoluk çocuğun yok mu, oda diyor ki var evladım ama buralarda değil gurbette. Yabancı tekrar bey amcaya dönerek peki çocukların yardım etmiyor mu geçinemiyor musun neden hala bu yaşta çalışıyorsun bey amca diyor, oda yabancıya dönerek yardım ediyorlar evladım can sıkıntısı ne yapalım bizde teyzenle burada bostanda ufak tefek çabalıyoruz günlerimizi geçirmeye diyor. Yabancı ise bey amcaya bir ihtiyacınız var mı diye soruyor varsa elimden geleni yapamaya çalışayım Bey amca ise yabancıya şöyle bir bakıyor ve diyor ki eğer bir yardımda bulunabilirsen yolun sonunda ahırdan bozma bir ev var oradaki aileye yardım yaparsan çok makbule geçer bir sevap işlemiş olursun diyor. Yabancı bey amcayla beraber tarif ettiği evin yolunu tutuyor. İhtiyarın söylediği evin kapısına geldiklerinde küçük kızın babasıyla karşılaşıyorlar ve yabancı adama dönerek buradan geçiyordum şöyle bir dolaşayım sizleri tanıyayım susadım bir bardak ayran ikram ederseniz içeyim dedim diyerek selam veriyor. Adam yabancıya dönerek evlerinin kendisi için misafir edecek odalarının bulunmadığını bir odada küçük yatalak kızının olduğunu diğer odanın ise yattıkları yer olduğunu eğer isterse kapıya bir sandalye koyup burada ayran ikram edebileceğini söylüyor, yabancı memnuniyetle diyerek karşılık verirken diğer taraftan da küçük kızının rahatsızlığını soruyor. Adam 15 yıllık küçük kızının mazisini anlatarak yabancının sualini cevaplıyor. Yabancı sohbet bitiminde kızlarına bir tekerlekli sandalye getirebileceğini belirterek oradan vedalaşarak ayrılıyor. Adam bir umut yüklü gerçektende yabancı dediği gibi tekerlekli sandalye getirir mi. Feleğin çarkını vurduğu küçük kızı yataktan kurtulur mu. Küçük kızın ailesi için artık günler hatta saatler bile geçmez olmuş. Adam olsun yinede bir umut dünyası yabancı araba getirmese bile kızı için değişecek bir şey yok ama ya getirirse. Her kapı çalınışında bir umutla koşuyorlar kapıyı açmaya, acaba yabancı dönecek mi sözünde duracak mı diye. İşte böyle geçen günlerin birinde yeniden kapı çalınıyor ama artık umut kalmadı ya kapıyı açmaya içi buruk bir şekilde ilerliyor. Birde ne görsün yüreği duracak gibi işte karşısında günler önce konuştuğu yabancı. Yabancı arabasının bagajını açarak bir koli çıkartıyor paketi açtıklarında işte o küçük kızın yıllarca bağlı kaldığı yatağa veda edeceği tekerlekli arabası, Baba koşarak kızını yataktan kucaklayarak kapıya getiriyor küçük kızın gözleri hüzünlü karamsar. Tekerlekli sandalyeye oturtulan küçük kız artık rahatça dışarıda durabilecek, anasının babasının sırtında beş dakika durup artık içeriye tekrar mahkum olmayacak. O anda görülmeye değer tek şey ise küçük kızın buğulanmış hüzünlü karamsar bakışlar yerine gözlerinden çıkan umut dolu sevinç dolu bakışlar işte dünyalara değmeyecek bir duygu bu. Acaba bizler çevremizdekilere ne kadar yardımcı olabiliyoruz. Bunu hiç düşündünüz mü. Her ne kadar sağlamda olsak kendimizi beş dakikalığına onların yerine koyalım, onların hüznünü ve onların dramını yaşayalım. Düşünüyorumda insan olarak ne kadar yardımcı olabiliyoruz.Bizlerden beklentileri ney. Acaba o durumda olan ya siz olsanız? ............ Mehmet SARIYAR 2003

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet Sarıyar