KÜÇÜK GÜRBÜZ
Trabzon'da dört günlükken sokakta bulundu Gürbüz.
Polisler tarafından.
Trabzon'da Çocuk Esirgeme Yurdu'na teslim edildi..
Küçük Gürbüz,
Çocuğu olmayan bir doktor ve eşi tarafından
Bir yaşındayken evlatlık olarak alındı.Küçük Gürbüz..
Daha sonra aile İstanbul'a yerleşti.
İyi bir yaşama, mükemmel bir aileye sahipti Gürbüz.
Her türlü imkanı vardı,
İmrenilecek bir çocukluk geçiriyordu.
Gürbüz, anne babasına çok düşkündü.
Ama güzel günler çabuk geçti. Doktor 53 yaşında,
Bir hastasından kaptığı tüberküloza yenik düştü.
5 yaşındayken babasız kalıyordu küçük Gürbüz,
Doktorun eşi hayata küstü Gürbüz'den daha çok,
Eşinin ölümüyle büyük bir travma yaşayan
Ve depresyona giren hanım, hem kendi,
Hem de küçük oğlu Gürbüz için
Çevre değişikliğinin iyi olabileceğini düşünerek,
İstanbul 'daki evini sattı, Bursa'ya göç etti.
Kiraladığı bir evde Gürbüz'le birlikte yaşamaya başladı.
Ama yıllar geçmesine karşın
Eşinin ölümünü bir türlü kabullenemiyordu.
Girdiği bunalımı atlatamadı bir türlü.
Bu arada Gürbüz, İlköğretimde 7. sınıfta okuyor,
Bir yandan da annesini teselli etmeye çalışıyordu.
Sonunda hanım psikologların da tavsiyesine uyarak,
Gürbüz'ü 'Artık ona bakmam mümkün değil.
Kendime bile bakmaktan aciz durumdayım.
Hem çocukta da psikolojik sorunlar baş gösterdi.
Hiç olmazsa daha iyi bakılsın' diyerek
Başvurdu ve oğlunu Yetiştirme Yurdu'na teslim etti.
Gürbüz şaşkına dönmüştü.
Neden biricik annesi kendisini yurda vermişti?
Hep kendine bu soruyu sordu.
Sık sık yurttan çıkıp eve,
Gerçek annesi bildiği hanıma koştu.
Annesinin durumu artık ona bakacak gibi değildi.
Ama Gürbüz annesinden ayrılmak istemiyordu.
Yurttaki, okuldaki arkadaşlarına
'Annem neden beni yurda verdi?
Ben onu çok seviyorum' diyordu.
Sık sık eve gidiyor, ama annesi
Artık 'yurtta kalacaksın' diyerek eve almıyordu.
Yakınlarda bir günde yine okul çıkışında eve gitti Gürbüz.
Annesi ise ona 'Yavrum benim, seni çok seviyorum
Ama durumum iyi değil.Bak artık sana bakamıyorum.
Sana annelik yapamıyorum. Sen artık yurtta kalacaksın' dedi.
İşte bu sözlerin ardından Gürbüz,
Akşamın soğuğunda çiseleyen yağmurda dakikalarca yürüdü.
Zaten doğuştan hastaydı. Yurda döndüğünde hastalandı.
Durumu fark eden yurt görevlileri,
Gürbüz'ü Çocuk Hastanesi'ne götürdü.
Orada bir gece tedavi gören Gürbüz,
Daha sonra tekrar yurda döndü.
Cıvıl cıvıl, neşe dolu Gürbüz gitmiş, yerine
Konuşmayan, iletişimsiz bir çocuk gelmişti.
Kendisi gibi kadersiz arkadaşları
Teselli etmeye çalışıyordu Gürbüz'ü, ama nafile
Kaldığı yurtta kasım gecesi,akşam yemeği sonrası,
Gürbüz; arkadaşlarına ' kendimi iyi hissetmiyorum.
Yatacağım' dedi. Odaya gitti, yatağına yattı.
Ama arkadaşları rahatsızlığını biliyordu.
Yurt nöbetçisi, gece yarısı yatağında kontrol ettiği Gürbüz'ü
Adeta buz kesmiş halde buldu.
Doktor geldiğinde, Gürbüz çoktan ölmüştü.
Acı haber Hanım'a çabuk ulaştı.
Küçük Gürbüz için düzenlenen cenaze töreninde
Güçlükle ayakta duruyordu,
'Talihsiz yavrum. O da yaşamadı ben de'
Diyerek gözyaşlarına boğuldu.
'Gürbüz'ü kendi çocuğum olsa bu kadar sevemezdim.
Ama ben de sorunlar yaşıyorum.
Ona annelik yapmam mümkün değildi.
Uzmanlar onu yurda vermem gerektiğini söyledi.
İçim parçalanarak geri verdim.
Son görüştüğümüzde eve almadım.
O gittiğinde saatlerce ağladım.
Kadersiz yavrum benim' diyordu.
Sevgisiz kalmaya dayanamadı Gürbüz
Bir yaşında evlat edinildi. 5 yaşında
Gerçek bildiği babasını kaybetti.
Eşinin ölümüyle bunalıma giren 'anne'si
13.'ünde onu yurda geri gönderdi.
Olanları anlamıyordu. Tek bildiği
Annesinin artık onu istemediğiydi.
Ve annesinin kapısından döndüğü bir gün
Döktüğü gözyaşlarını, soğuk ölüm dindirdi.
Kayıt Tarihi : 10.11.2004 23:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!