821- Yanlış yapma korkusu insanı hareketsiz bırakır. Öyleyse bir işin ucundan tutmak isteyen yanlış yapmaktan korkmamalıdır.
822- İnsanoğlunun en büyük açmazı yetinmeyi bilmeyip açgözlü davranması ve bu eksikliği nedeniyle de bu güzelim dünyayı kendisine yaşanmaz hale getirmesidir. Olumsuz değil, olumlu düşünmeli ve biriktirmeci değil paylaşımcı olunmalıdır. İnsanın yaratılış özelliğine böylesi daha uygundur.
823- Anlaşmazlıklar alt üst oluşları da yanlarında taşırlar ve elbette kargaşayı da. Sonuç yıkım ve yok oluştur. Yıkımların ardından yeniden toparlanabilmek için çok büyük emek ve maliyet gereklidir. Bu sebepten maliyetler birileri için kazanç kapısıdır. Onun içindir ki kargaşaların ardında mutlaka birilerini hesabı vardır.
824- Haklı olanın yanına olmak erdemli bir davranıştır. Aynı durum haksızın da karşısında olmayı gerektirir ve bu vicdani bir sorumluluktur. İnsan ise sorumluluklarını yerine getirdiği oranda ‘İNSAN’ olmanın kendisine verdiği onuru üzerinde taşır ve Yaratan’ın onu yaratma sebebine hizmet etmiş olur.
825- Bu dünyanın fani olduğunu bilerek yaşamak gerektiğini kabullenmek yeterli değildir. Hayatını da bu kabullenişe göre düzenlemelidir insan. Aksi takdirde büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaktır. Ki anladığı anda da artık iş işten geçmiş olacaktır.
826- Bu milletin vatanseveri hiç bitmez ama vatan hainleri de hiç eksik olmaz. Bu sebepten vatanseverlerin öncelikli görevi bu vatan millet düşmanlarıyla mücadeleyi bir an olsun elden bırakmamaları ve bunu en önemli görevleri olarak bilmeleri elzemdir.
827- Her çözüm, öncesindeki bir sorun sebebiyle ortaya çıkar. Böyle olduğu içindir ki insanoğlu ve dolayısıyla toplumlar gelişim kaydedebilmiştir. Sorun demek, düşünmeye ve çözüm üretmek için bir şeyler yapmaya başlamak demektir. Düşünmek, insan zekâsının gelişimine yardım eder. Düşünen insan sorar, soran, aramaya başlar. Arayan ise bulur. Şayet doğru sorular sorup ne aradığını ve nerede aradığını bilip, öğrenebilmişse.
828- İnsanoğlu dünyaya gelirken yalnızdır, bu dünyadan giderken de... Bu iki zaman dilimi arasında hem hal oldukları sadece bir aldatmaca... Ana - baba, çoluk - çocuk, mal – mülk, para - pul... Hepsi yalan... Ve yine bu zaman dilimi içinde tek gerçek olan ve yanına kâr olarak kalan, kişinin kendisi için yapıp ettiklerinden yanında götürmesine izin verilenlerdir.
829- Yerini ve zamanını bilmek koşuluyla kişinin söyleyeceği bir sözünün olması güzeldir elbette ama yerine ve zamanına göre konuşulmadığında sözü söyleyecek olanın söylediğinin hiçbir kıymeti olamayacağını bilmesinde pek çok fayda vardır. Ve tabi bir de kişi muhatabının yüzüne söylemeye cesaret edemeyeceği sözü ardından da söylemeye kalkmamalıdır. Böylesi doğru bir davranış değildir ve çoğu zaman insanın başka tanımlamalarla anılmasına sebep olur.
830- İnsan söyleyeceğini muhatabının gözlerinin içine bakarak ve direkt olarak söylemelidir. Çünkü mertlik bunu gerektirir. Yiğit olan söyleyeceğini evirip çevirmeden dosdoğru söyler. Lafı dolandırmaz. Lafı dolandırmak demek kişinin kendisine ve fikrine olan güvensizliğini gösterir ki muhatapları için bu durum çok önemli bir kozdur ve kişinin çok zor durumlara düşmesine sebep olur.
Kayıt Tarihi : 28.10.2020 16:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!