221-Her insanın şeytanı kendi içindedir. Onu başka taraflarda araması beyhude bir çabadır ve hiç bir anlamı yoktur. Çünkü iyi de kötü de kişinin kendi tercihiyle ortaya çıkan bir şeydir. İnsan içindeki hırsı kendi eliyle besleyip büyütür ya da yok eder. İçimizdeki şeytan biz nasıl istersek öyle olur. Ya kocaman bir sorun olarak bizimle birlikte yaşar ve bizi esir alıp hayatımızın her anına müdahale eder ya da zararsız bir nesneden öteye geçemez, giderek yok olur.
222- Çoklar teklerden meydana gelir. 'Koskoca gölde bir damla eksik olsa o göl ne kaybeder? ' dememeli insan. Çünkü o zaman o göl bir damla kaybeder.
223- Ne kadar gizlenirse gizlensin mutlaka açık verecek bir yanı kalır insanın. Amaç kandırmak değilse eğer, kişi o zaman en net ve gerçek haliyle kendisini göstermelidir. Çünkü zaten yaratılışında var olan dürüstlük kavramının gereği budur.
224 - Hiç kimse yalnız değildir. Yalnızca öyle sanır. Herkes kendisiyle birliktedir ve ne yazık ki bunun da farkında değildir. Zaten insan kendi varlığının farkına varabilmiş olsaydı Allah’ın ona vermiş olduğu hayat nimetini İlahi İrade’nin istediği gibi kullanır ve bu dünyaya gönderiliş sebebine uygun hareket etmiş olurdu.
225- İnsanın insana, genelde de yaratılmış olana gerekli özeni göstermeyip değer vermiyor olması, onun kendisini değersiz bir varlık olarak görüyor olmasıyla ilgili bir durumdur. Şayet böyle olmamış olsaydı yaratılmış olana karşı kişi haddini aşmaz saygısızlık etmezdi.
226- Her hayat, son rötuşlarını emanetçisinin yapmaya muktedir olamayacağı yarım kalmış bir resimdir.
227 - Yaratılmış olan her şey bu dünya hayatında Yaratan’ın ona verdiği görevi üstlenmiştir. İradesi elinde olmayanlar zaten görevlerini eksiksiz yapıyorlar. İnsan ise görevinin gereğini yapıp yapmamak arasındaki tercihini nasıl kullanacağına genellikle kendisi karar verir ki günü geldiği zaman her iki durumun da karşılığını mutlaka alır.
228- Her ne olursa olsun kişinin kendisiyle ilgili belirleyici rol kişinin yine sadece kendisinde olmalı ve hareketsiz kalmamalıdır. Her şeyi zamana bırakmak demek, insanı edilgenliğe sürükler. Edilgenliğe düşmek demek ipleri başkasının - bu bir mevhum da olabilir - eline vermek demektir.
229 - İnsanın yaşadığı hiçbir şey geçmişinde kalmaz. O yaşadıkça öncesi de her an onunla birlikte yaşar. Ama ne var ki kendisini her zaman hissettirmez.
230 - Hayat yürüyüşü karanlık bir yolda yürümeye benzer. Önüne ne çıkacağını göremez insan. Bu yüzden bu yürüyüş sırasında çeşitli donanımlara ihtiyaç vardır. Seçilen donanımlar doğru seçilebilmişse eğer, menzile kazasız belasız ulaşabilme şansı artar. Yok, eğer yanlış seçim yapılmışsa o şans daha yola çıkmadan kaybedilmiş demektir.
Kayıt Tarihi : 31.12.2011 21:17:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
naçizane...
![Recep Akıl](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/12/31/kucuk-dokunuslar-221-230-2.jpg)
Sivri kalan her köşe, dört köşeyi bulacak,
Malum ya her köşemiz, ahlâk-ı seyyiden,
Uzaklaşıp kurtulsa, belki mutlu olacak.
------Bedri Tahir Adaklı
Deyiverdim Üstadım..
Özlemişim, nihayet
görüştük.. Saygılar..
TÜM YORUMLAR (1)