İstanbul’da Boğaziçi’nde oturduk bir garip Orhan Veli’yle,
Önce ondan dinledik İstanbul’u, onunla tanıştık
bu akıl almaz şehirle,
Sonra tarihi yarımaya vardık, dinledik eskinin
sultanlarından imparatorluğu,
Sultanlardan başka bir sultana,
Eyüp Sultan’a vardık, ruhumuzu enginlere saldık.
Geçtik ardından hiç sahip olamayacağımız hayatların
önünden,
Ortaköy’den, Bebek’ten, Arnavutköy’den,
Üstümüzdeki esbaptan utandık.
Onurlu insanların parayla satın alındığını gördük,
Zalimlerin dişlileri, ucuzdan pazara çıkarmıştı garipleri.
Bulduk mu bir yerden cebimize yirmi lira,
Bizim olurdu artık tüm sokaklar ve dünya
Ne zaman boğulsam kalabalıkların soğuk gözlerinde,
Dalga köpüklerinin seyrine dalardım.
Bilemem kaç kez düşündüm o sıcaklarda vapurdan atlamayı.
Bazen uçtum, bazen kondum.
Kâh martının, kâh balığın safını tuttum.
Hayaller kurdum serinden esen rüzgârda,
Deniz, hava, yollar bedava ne de olsa, hem sana
hem de bana…
Bir kız sevmiştim mesela, çok masum ve güzeldi gözleri,
Kıvırcık bukleliydi saçları, teni esmerceydi,
Hadi gelseydi direk evlenirdim belki,
O ışıldayan gülüşü bir daha zor bulursun inan ki,
Açılamadım tabii, öyle kaydı gitti bir yıldız gibi.
Duydum ki sonraları düşmüş şehrin girdabına, üzüldüm
Sonra o da şehir gibi olmuş, girdap olmuş,
savurmuş herkesi…
İyi dostluklarımın, özlemlerimin, gençliğimin şehri,
Ah bu sonsuz hayatlar hikâyesi,
Uzaklaştım sonunda işte ben de,
Ama gel gör ki aklım yine de hep sende.
Kayıt Tarihi : 12.7.2020 15:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!