gün ağarır
ağarır saçların
dökülür cam kırıkları
balyozlar dövünür üstünde
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
gün ağarır
ağarır saçların
dökülür cam kırıkları
balyozlar dövünür üstünde
tenin acır
acıtır her yanını aşk
ve aşkın ilk resmi mavi,
maviye çalar küçüğüm.
zamanla
'aşkın gözü kördür' deyimi
kibarca
yerleşir benliğine
ne kadar inkar etsen
ne kadar kaçsan boş
gerçekler
us'dan
us gerçeklerden kaçamaz
çelişkilerse yalnızlığın zaferi
zaman, savurganlığıyla
geçit vermez pembe düşlerinin
pembe geçişlerine
yalanlar yanıltır
acı bir kahvenin kırk yıl hatrı kalmaz
telvesinde kalan yol
ve yol ayrılıktır küçüğüm....
birgün mutlaka,
ama mutlaka ''gelecek'' ihtimalini
dirhem dirhem
an be an öldürür zaman
her ne kadar vazolar güllerle süslense de
güller toprakta hüküm sürdüğü kadar
vazoda hüküm süremezdi
işte böyledir miadını tamamlamış aşkların kaderi
ve hiç anlaşılmazdı
aşk için ''gerçeklerin'' toprak
sevginin 'su' olduğu
yalnızlıkla baş başa kalana dek
ve sonraları ah sonrası
hatıralardan hatırda kalan sözler
inceden inceye incitilen benlik
aldanmak,
ne kadar acıysa
gerçekleri kabullenmek
yenilmek bi o kadar acı,
ve bi o kadar acıtır ki artık
hangi yanına
hangi an'a dönsen
kurumuş güller dökülür
zamanın içinden
yüzüne
tenin esmer
esmer olmasına
ama kapatamaz aşkın izlerini
ten sadece yüzün örtüsüydü
gözlerse yüreğin ışığı
hicran çökmüşse
fer'in loşluğunu
saklayamaz aynalar
zamanın aldattığı
yanıltığı kadar gözler kördür.
ve her aşk başta mavi,
maviye çalardı küçüğüm..
süslü yalanlarla büyütülen aşklar,
güneşli bir günde denizlere yelken açmak
gibidir
nereye kadar kürek çekebilir ki
bilekler
oysa aşk dediğin bir hançer gibi
saplanmalıydı yüreğe
çıkarıldığında bile
izi kalmalı
baştan başa sarmalıydı her yanı
'çünkü
zamanın hükümdarlığında
yalanlar, kendine yer bulamaz
ten solar,
gül solar,
ve solanlar tez savrulurdu küçüğüm'.
şairi kutlarım güzel eserleriylede
harika bir kalemin yeni farkına vardım af ola
şiirlerini her zaman okuyacağım turgut kardeşim tam puanımla puanlarım tekrar selamlarımla hoşca kal
oysa aşk dediğin paslı bir hançer gibi
saplanmalı yüreğe
çıkarıldığında bile
izi kalmalı
baştan başa sarmalı her yanı
'çünkü
zamanın hükümdarlığında
yalanlar, kendine yer bulamaz
ten solar,
gül solar,
ve solanlar tez savrulur küçüğüm'
Eline,kalemine ve yüreğine sağlık Can gardaş.Aşk öyle bir hançerdir ki,bir saplandı mı yüreğine kolay kolay çıkaramazsın zaten istesen de.O öyle bir yanardağdır ki,ne kadar toprağın derinlerine gömseniz de,günün birinde alev alev püskürdüğünü görürsünüz.Puanın tam.Selam ve sevgiler Dost Kalem...
ÇEKENLER BİLİR
Gönlümdeki sevdâm öyle derin ki,
Bu dipsiz deryâya dalanlar bilir.
Suyu dert mavisi,öyle serin ki,
Tadını bir katre alanlar bilir.
Bir dert ki dertleri başımdan aşkın,
Vuslatın hasreti gönülden taşkın.
Mecnun'a döndürüp,eyledi şaşkın,
Aşkı susuz çölde kalanlar bilir.
Sevdâ bir sofradır can ortasında,
Hep sevgi sunulur gönül tasında.
Özlem kokar hep yaslı dünyâsında,
Bu duyguyu âşık olanlar bilir.
Hasret yazar motif,desen yazıyı,
Yaşlar böler sıla tüten geziyi.
Can çeker kalpteki ince sızıyı,
Ayrılık derdini bilenler bilir.
Nazım İNCE
Keyifle okudum sevgili Turgut kardeşim
Tebrikler
Selam ve saygıyla
oysa;
oysa aşk dediğin paslı bir hançer gibi
saplanmalı yüreğe
çıkarıldığında bile
izi kalmalı
baştan başa sarmalı her yanı
çünkü
zamanın hükümdarlığında
yalanlar, kendine yer bulamaz
ten solar,
gül solar,
ve solanlar tez savrulur küçüğüm.
keyifle okudum
kutluyorum...
oysa;
oysa aşk dediğin paslı bir hançer gibi
saplanmalı yüreğe
çıkarıldığında bile
izi kalmalı
baştan başa sarmalı her yanı
çünkü
zamanın hükümdarlığında
yalanlar, kendine yer bulamaz
ten solar,
gül solar,
ve solanlar tez savrulur küçüğüm.
keyifle okudum
kutluyorum...
Solanlar tez savrulur..Begeniyle okudugum siirdi Turgut kardesim,, tebrik ediyorum, gönülden selamlar
've solanlar tez savrulur küçüğüm. 'Hazan yaprakları gibi. Kutluyorum kardeşim. Sevgilerimle.
'gün ağarır
ağarır saçların
dökülür cam kırıkları
balyozlar dövünür üstünde
tenin acır
acıtır her yanını aşk '
ne kadar güzel söyleyiş. Çocuğa bu öğüdü versen de şair,illa elini sobaya tutup 'cıs' olduğunu yüreği yanınca anlayacak. Ama sen şair olarak görevini bu güzel dizelerle ne güzel yapmışsın.
Kıymetli kardeşim Turgut bastan sona konu bütünlüğü tam olan okuyucusunda bir duygu yogunlugu bırakan bir şiirdi kutlarım haz aldım..kalemin daim ilhamın bol olsun...
selam ve dua ile...
Güzel dizeler tebrikler... kaleminize yüreğinize sağlık.
Bu şiir ile ilgili 31 tane yorum bulunmakta