Kozmik devrim sonrası dünya düzenini Anadolu da Türkler değiştirecek.
21 Aralık 2015 tarihinde Anadolu da başlayan mahşer tufanı sonrası dünya yönetimi Türk'e geçti ve silahını kapan Anadolu'nun etrafını kuşattı.
Tümü soykırımcı ve kanlı doğal kaynak soyguncusu batı sömürüsü adına yeni bir dünya savaşı çıkartmak ve üzerine şer imparatorluğu kurmak içindi.
Evrensel adalet buna izin vermedi.
Anadolu ve Türk ulusuna karşı yapılan zulüm dolayısıyla bu zulmün tüm ortaklarına mahşer tufanı ile yaşattıklarını yaşama cezası verdi.
Zalimler zulümleri ile yaşattıklarını yaşayarak kendi sonunu getirecek bir çaba içinde sona yaklaşıyorlar.
Anadolu Hun Türk tufanı ile Mu kıtası sonrası dünyanın ley hattı merkezi ve enerji merkezi olup sonsuza kadar Türk'e emanettir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti sonsuzluğun devleti olarak Türk Dünya Devleti kozmik devrim sonrası Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı ve yarım kalan devrimi tamamlanarak gerçekleşecek.
Avrupa insan hakları mahkemesi kararlarının Türk adaletinin verdiği kararlardan üstün görmek 12 Eylül 1980 askeri faşist darbe oyunu olarak Anayasa da hak verilmesi 1950'de başlayan kanlı soyguncu talan düzenin bir sonucudur.
Bu kararları işine geldiği zaman tanımak gelmediği zaman tanımamak insanlık yararına adalet adına tutarsızlıktır.
Birleşmiş milletler cemiyeti dünyada nasıl ömrünü tamamladı ise misyoner emperyalizmin çıkarına bir yapıya dönüştü ise Avrupa insan hakları mahkemesi de aynı emperyal soygunun çıkarlarına uygun siyasi kararlar veren bir yapıdır ve Türk adaletinden üstün olduğu kabul edilemez.
Dünya Uluslar Birliği kozmik devrim sonrası ülkemizde yapıya kavuştuğu zaman dünya insan hakları mahkemesi de yine aynı şekilde ülkemizde dünya insanlığına adalet dağıtan bir ahkaka kavuşacaktır.
Yeryüzünü kanlı darbeler ve soykırımlar ile soyanları koruyan kollayan yapıların kozmik devrim etik ahlak devrimi sonrası yaşamına devam etme olanağı yoktur.
Kapitülasyonların yeniden gündeme gelmesine sebep olması için Türk ulusunu uzun yıllar inşaat şirk talanına esir eden sözleşmelerde küresel soyguncu tefecileri bağrında koruyan bir emperyal soyguncu tefeci devletin mahkemelerinde davaları görülür niyeti de bizans rejimi projesi kapsamında yapılmış bir kötülük olarak tarihe geçti.
Bugün o inşaat şirk kurumları bu tefeci ülkede sokak satın alıyor bizden götürdüklerini bu merkeze taşıyor tek yetki bunu da seyrediyor.
Türk ulusunun yararına etik ahlak ilmi kadim uyanış ile kozmik devrim sürecinde tüm bu sonucu üretenlerin hak, hakikat adaleti adına peşini bırakmıyor.
Kurmay yurttaş ahlakı ile ilmi kadim destekli uyanış bu çürüme sonucu yaşama mahşer tufanı ile yön vermeye başladı.
Küresel ve yerli işbirlikçi tefeciler yeterli düzeyde ilmi kadim uyanış mesajını almamış olması gerekiyor ki hala hile peşinde koşmaya devam ediyorlar.
Bir zalimin mahşer tufanında ibret için canı alındığında diğer tüm zalimlerin kalpleri karartıldı.
Kalp karası lekesi çıkmayan tek karadır.
Şirk düzenini sürdürülebilir yapmak adına Türk ulusu ile tersleşerek zıtlaşmaları kimilerinin müesses nizam olarak Atatürk ile aldatan hizmet ettiği emperyalizmin ta kendisidir.
Yayılmacı soyguncu tefecilerin soykırım sunucu yeryüzünde yaşam hakkı evrensel kozmik bilinç ve evrensel adalet tarafından yok edildi.
Yaşamda her niyet ektiğini biçer.
Bilim ve teknolojiyi kötüye kullanan küresel çete Anadolu tabiri ile ifade edecek olursak kaş yapayım derken göz çıkarmış olduğunu anlasa bile şeytan şirki içinde hırsına yenilmekten kurtulamayacağını yok ediş yaşayacaklar ve yok olduklarını bile anlayamayacaklar.
Sapkın bir inanç ve din anlayışını kanlı, soyguncu, soykırımcı ve saldırgan bir ideolojiye dönüştüren bu yapı bozgunculuğunun bedelini ağır ödeyecek.
Bozgunculuk kurdeşen misali şeytani bir vesvese veren kötülüktür.
▪️Önder Karaçay ▪️
Önder KaraçayKayıt Tarihi : 10.11.2025 15:49:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
🔹♾️ TÜRK ♾️🔹



kavisli bir kuşak atan ebemkuşağının,
mordan başlayıp diğer renklerini
üstten seyrederek sevinmek,
muhabbete vesile sayıla dursun,
dünyanın dışına çıkabilen yegâne renktir aşk;
hastaydım adam akıllı,
ve uykusuz kalmıştım günlerdir,
solgun yüzünüzdense nûr saçılıyordu,
dudak uçlarınızla gülümseyebiliyorken,
hep olduğunuz gibiydiniz siz,
ne bir noksan nem bir fazla,
hüzün çehreliydiniz,
adımlarınızsa sürekli ahesteydi ve,
bu dünyanın ne yanında olduğu belirsiz,
ancak vatanı besbelliydiniz…,
ve gök girsin kızıl çıksın ki,
ay yıldız olur her yön teşrifinizle,
ömür ve nesil israfının harman yerinde,
yanık buğday suretinize düştüm,
dalından kopan bir iri çınar yaprağı gibi kupkuru…,
hekim parmaklı ellerinizle,
gönül atlasınızda diz dize olmayı işaret ettiniz,
incitmeden bu gazeli…
ve tavsiye ve ihtaren;
artık yeşermek yerine,
saklanmalısın buyurdunuz üç kat perdelice,
yüzünüz gülüyordu sımsıcak gülüyordu,
bir imbat esintisiydi teşrifiniz,
ve biliyorum,
envaî mülevvesliklerden kirli yüzümü,
aydınlık görmek için sabırsızdı gözleriniz,
ve yaz sonundaki üzerinizde olan o kışlık
kalın giysiler arkasından seçebiliyordum,
ağır yükünü omuzlarınızın…,
bir posta güvercini gibi yola hazır,
huzurunuzdaydım o hastane köşesinde,
yudumluyordum bakışlarınızı dalgınca,
ilaçlar ve teskin ediciler tesirsizdi,
gözlerinizin açtığı gönül yarama…,
içim…;
içim acıyordu içim,
neden o an;
kırkımdan sonrasında olduğuma…,
ve sizse yine o mazlum tavrınızla,
hangi kan grubunun analiz sonuçlarına bakıyordunuz,
kim bilir…;
ah suskun/um...,
yavaş yavaş iniyor yüzüme,
siyah kadife perde
ıslak kara püsküllerinden;
ve şakaklarım üşüyor…,
yaradanın herkese uzanan ve
ışıldayan kolları vardır,
anladım ki;
umut insanın en karmaşık güzelliğidir,
peki o halde dahi,
içimdeki şeytanın yollarına,
kırmızı halılar seren kim…
ki sonunda tükürdüm kalbimi,
ağzımda çivit mavi boya tadı,
süzüldü gözyaşı gibi,
dudağımın kenarından çeneme,
veremli bir aşkın ağzından,
gül kusması misal...,
bakışlarımı yaşama diktiğim gün,
kara kuru,
soğuk bir şubat öğlesi,
kanadından yedi tüyü yolunmuş martının,
doymuştu kalbi özgürlüğe…,
kafese susamıştı...,
ah,
ve kundaklayıp yazgımı
bir cami avlusuna bırakamadım…,
dinmek de bilmedi yasım,
ki hiç mi uzanmaz irşâd/işaret ehli ellerin,
kalbimin üstüne yârenim...,
nasıl ki ölüm erenler meşrebidir,
ve nasıl ki merhum ve merhumeler,
erlerce defnedilir…,
nûr içinde yol al kabrinde sen de,
faili meşhur bir menzile kurban giden,
alnı kınalı ve kozmik aşk,
ah;
TÜM YORUMLAR (1)