Kozlu gasilhanesinin yanında
Sofinin çay ocağında
Ölümle söyleştim dün
Dedim ki
Seninle söyleşmenin en şık halidir belki
Siyah minilerle ve topuklularla mezar ziyareti
Manastır kafede dostlarla söyleşirken
Ayaküstü gülümserken bir Süryani güzeli
Ne kadar ölümlü olabilir ki
Bir demet gülü kabire koyarken bir ermeni kızı
Sükselidir yaşamak ölüme güzel perdeler çeker
Başkasının düğününe gider gibi
Damsız bir kavalye olacağız çırılçıplak
Ya da kavalyesiz bir dam ve diğerleri
Ölümü ne kadar algılarsa Notre Dame Katedrali
Meryem Ana’ya o kadar yakındır
Ve hanesi düşmemiş tek yer gasilhanedir
Öldükten sonra kullanıldığından belki
Bir ölü kadar soğumuş çayım sofi
Tazelenirdi hemen anlayabilseydim
Ölümü derdemez nefsime anlatabilseydim
Çıkarabilseydim kanımdaki zehri
Birkaç boğayı yere serebilirdim belki
Şeytanımın suretine bürünmüş gölgemi
Güneşe çıkarmam lazım yaşamam lazım
Gölgemle aramızdaki hesaplaşma töreni
Kıyamete çıkacak bir muammadır
Zamanın fırdolayı dönüşü her an
Her ömre bir teğet noktası olan
Düz bir hat yanılgısında
Hızla savrulan halka
Geçmişe geleceğe sağdan soldan limitsiz
Aşağı yukarı iki yana altı yöne dünya yalpası
Rüya içinde rüya içinde rüya
En müsait andır uyanmaya
Kavuşurken gassalın elinden dökülen suya
Kasılmış bir beden dalmış uykuya
Teneşire temas eden yerlerinde morluk
Hiçbir can acısı tesir etmez gayri tene
Elimi yakan bu kaynar çaya aşka ve ayrılığa
Elveda etme zamanıdır bırak yansın elim
Ruhuma bir doktor çağır sofi
Kalbim yanıyor hasretten
Ölmeden ölmemeliyim
Nerede kaldı doktor sofi
Son kozumu oynamadan
Yaşamak ve ölmek dozunda
İlacımı al getir
Çayla içelim sofi
Kayıt Tarihi : 17.6.2014 19:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!