köyzedeyiz işte
felaketzedelik gibi bir şey değil
köyzedelik
hiç değilse köylülük üzerine
hikayelerimiz vardır
askerlik muhabbetleri gibi,
işin aslı böbürleniriz köyzedelikle
ekin ekmenin kutsallığı vardır bir yerlerimizde
oysa; sanayideki iş için,
birilerinin inayetine sığınırız
bebeklik, çocuklukla
arefe, bayramı da toplasan
üstüne yıllık izinleride koysan
ömrümüzün üçte biri bile değildir
köyde geçen kısmı ömrümüzün
ancak;
şehirli de olamamışızdır
bir türlü
belki kabul edilmediğimizden
ister beceremediğimizden
ister istemediğimizden
neye sayarsan say
ama gerçek değişmiyor
netice itibariyle
sapına kadar köylüyüz vesselam
damarlarımıza işlemiştir köylülük
insanın art niyetsiz,
dürüst, garibanını severiz
aslında hiçbir işimize yaramamıştır dürüstlük
ama gelde anlat, vazgeçemeyiz
insanın,
insan gibi insan olanını
toprak gibi toprağı
dereden bile aksa suyu
dağın başında da olsa
tertemiz havayı
köydeki gibi olmasada kekiği
öyle çaymış, kahveymiş
kekik içer gibi içemeyiz
bir şeyler kutsaldır bizim için
insan,
toprak
su
hava
ve ekmek
ekmek veren el
ekmek hem kutsaldır
hem vazgeçilmez
aşsız olabiliriz belki de
ekmeksiz asla!
ekmek;
sürüp tarlayı
tohumu yeşertmek
yarınlara ekmek olacak
unun buğdayını
başak verecek ekinin
tohumunu
bu günkü ekmeğimizden keserek
ekmek
dalından kopartılan meyvenin, sebzenin
kimin bahçesi, kimin bağı, kimin ağacı
sormadan, bilmeden kopartıp yediğin
bostan, çağla, üzüm, armut, kayısı
dikip, sulayıp, budadığı ağaçla
birilerine bir
yorgunluk gölgesi ikram eden kulu
yaz gününde serin akan bir pınardan
yüzüne su çalmakla
bu suyu yolcuya yakın edenin mutluluğunu
yaşamasına vesile olacaksın
'bak şu bunar ne güzel
su içecek tası yok
kırma insan kalbini
yapacak ustası yok'
“-köyün bütün sokaklarını arşınlıyorum
elim varıyor,
tek tek bütün kapılara,
dilim varmıyor
birilerini sormaya korkuyorum
“-sizlere ömür” duymaya
“sizlere ömür” okuyorum
herkesin bakışlarında
gözler gözlerime bakmıyor,
gözler kaçıyor
saklıyor acılarını
Yanık Evin; yanık taşı toprağı,
yabani otlar kaplamış yıkığı tümden
bu badem ağacı,
başını nasıl kurtarmış onca sürüden
taşlar hala isli,
o ev hâlâ
yanık!
çürümüş,
her biri bi yanda
gargacık-burgacık
hatıl ağaçlarının
söğelerin bir tarafları “
“-sa(hi) bısı ne hayrını gördü de
buradan taş alan ne hayrını gör(e) cek
kim neytsin yanık evin taşını
hemi ev yapan mı kaldı, koca köyde
ev yapcak olan mı?
köyde kalsa neydecek
iki sunum ekmek var mı”
“-satıp-savıp köyde neyi var neyi yoksa
şe(hi) re göşdü birer-ikişer
ümmet-i müslümanın evladı
bir lokma ekmek bulsa
elden gelse
atmışındakınnar bile göşcek
yaş yetmiş, iş bitmiş demeycek
ileşberlik garın doyurmayo artık
nerde eskinki i(n) sannar,
nerde eskinki insannık
ne hava,
ne su galdı”
“-da(h) a dün gibi gözümün öğünde, işdeci(hi) ki
bobam ıramatlık;
hu merdimen daşına oturup da
kesere sap düzerdi
dörpüyü bırakır, cam gırığıynan alışdırıdı
anam hurada yayık yayar
kesesini söğedeki hu mıha asardı da
ayranın suyunu sırkıtdırırdı
gonu-ğonşu, akrannarım çocuklar
deliğanlılığımızda olanlar
dünürcülüg edenner
nişanımıza, düğünümüze gelenner
bir bir öte dünyayı boyladı
hurada davıl çaldığında oynayannar
ala erkecin etini do(ğ) rayannar
kazan altını ölçeren abılalar
oku, pişmiş, tavlı ekmek, su dağıdannar,
hiç olmamışlar, hiç ölmemişler sankı
anamın-bobamın cenazesine gatılannar
birer-birer göçennerin salından dutannar
çoğunu Ortadepeye ben goyup geldim
kendi elce(ği) ziminen
onnarı goyup da………….
nere ğedeyin
nerelere gedeyin gayrı
hı!
………..”
“-hey gidi hey
neyimiş dee…….
onun köpene oşş denmiş
bunun tavığına kış
ekini güdülmüş
anı kakılmış
hanı
falan zaman höyle eytmişimiş de
filan zaman böyle demişimiş
vay anasına be
ömür gelmiş-geşmiş
kim kaldı ……..
Kayıt Tarihi : 18.12.2006 19:44:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İbrahim Çelikli](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/12/18/koyzede.jpg)
nereye kimlere gideceğimi bilmeden arşınlarım köyün sokaklarını,
dağa giden yolları,
hangi evin kapısını çalacağımı
karşıma kimin çıkacağını bilmeden
kırda
yollarda
hangi çoban hangi çiftçi
kiminle karşılaşacağımı bilmeden
ne güzeldir,
bazen de işte böyle dolar
gözlerim
sızlar
burnumun direği
offf
of
TÜM YORUMLAR (1)