Karlı ovalar gri karanlıktı.
Dağlar saltanatında,
Köy evleri birbirine tutunmuş öylece bekliyordu.
Ben köyün çobanlarından biriydim
Yağmurla silinen yüzümde geleceğe bir çırpıdan bakıyordum.
Köyüm gurbet yolunda eskimiş bir türküydü.
Sesimi sert kayaların sırtında emzirdim.
Yokuşlar parlıyordu, ayaklarım senelerce yürüyecek.
Geceler yıllarca sürüyor,
Gündüzler göçmen kuşların dinlendiği ışıklı tepeler.
Ellerim kanıyordu düşünce,
Savuşuyordu düşte kelebekler görünce
Gözyaşları toprağa, yalnız toprağa
Saklı inciler gibi insan kötülüğünden uzağa.
Çok uzakta kalabalıklar akın edip geleceklermiş ansızın
Birer birer yükselecekmiş dev evler.
Çığlığım çimenler arasında kalan son çiçeğe
Laleye, sümbüle, güle
Kırlara heyecanla savrulan
Çocuklar,
güle oynaya
Tükeniyor bacalarım, çeşmelerim, yokuşlarımda duran nağmelerim
Harman yerinde, otluk belinde, odun elinde ihtiyarlarım tükeniyor.
Canım yanıyor
Tırnağımı eşeleyecek kadar toprak kalıyor mu? diye.
Köyüm tükeniyor
Ben eriyordum.
Dere yatağında öfkeli sular fena alınmıştı gelişe.
Köklerinden tutup tutup atılan söğütler
Çimenleri kopardılar, birkaç beton arasına zayıf çelimsiz bir şeyler koydular.
İhtişamlı gök kalıyordu yinede dokunamadıkları
Taş fırınlar içinden çıkan peksimetleri sayıklayan sevgili
Yayık sallandıkça kimler geldi kimler geçti
Ahşap yayık vuruldukça
Koca Mehmet’in yaptığı ahşap yayık
İçinde kırk yıl, tonlarca süt döven ahşap yayık
Vuruldu kalbim ahşap yayık eski bir antikacı da
Ocak başında hikâyeler
Durdukça
Köyüm tükeniyor
Ben eriyordum.
Yamaçlarında altın boynuzlu boğalar
Hayat sürüyor telli duvaklı ormanlar
Şehrin göğsünde ısıtılmış demir çubukları
Uzatan ellerle köyüm yanıyor.
Saltanatım eriyor.
Saz çıkardığı sesi anlamayanlardan muzdarip
Ozanlar, halkalar kurun
Yufkalar sürün ateş üstüne eski gelinler
Uyanın sevdasını söndüremeyen çeşmeler
Bulutları düşürün kaya uçlarından
Geceleri ay yetmezmiş gibi
Yıldızları sayın yeni yetmeler
Köyüm irkiliyor
Ben heyecanla diriliyorum.
Taze sevincimle ürkek şiirler geliyor aklıma
Biliriz şairlerin aynı kır gezilerinde vuslat atlarına binmişiz.
Ekmeğimizle, kazandığımızla, düşürdüğümüzle yol alırız.
Biliriz ki köyümün suları ileride bir yerde şehri yıkar.
Zamandır şehirde tükenen, mekândır köyümde eriyen
Kayıt Tarihi : 19.8.2010 21:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!