KÖYLERİMİZİDEKİ DÜĞÜNLER VE GÜZELLİKLER
İyi günde kötü günde, hep elbirliği ve gönül birliği ile köylerde yaşamış ve yaşanmış olan geleneklerimiz, göreneklerimiz bizim özümüz ve öz kültürel değerlerimizdir. Bugün, neredeyse tamamen unutulmaya yüz tutmuş olan gelenek ve göreneklerimizi, bizler yeniden günümüze taşıyarak, o güzel değerlerimize sahip çıkmalı ve miras aldığımız bu değerleri korumayı da ayrıca görev bilmeliyiz.
Ancak her gelenek ve görenek gibi zamana ve değişime yenik düşmüştür. Kalan izlerde de her geçen gün biraz daha silinmekte ve otantik özelliğini yitirmektedir. Oysaki binlerce yılda oluşmuş bu güzellik ve zenginliği gelecek kuşaklara aktarmak, en önemli yaşam zenginliklerimizden biri olacaktır. Neden yaşamayalım ki, ya da yaptırmayalım; bir düşünün paytonla gelin götürmek, hey gidi günler hey!
Köyüm dedik. Temiz havası, suyu ve yeşilliği çok güzel bir köyde yaşamak varken neden şehir? Köylerimizde ikamet eden halkımız ve akrabalarımız dışında değişik illerde ikamet etmekte olan insanlarımızda mevcuttur. Bunlar yaşamlarını ve kışlık yiyeceklerini sağlamak ve sezonluk çalışmalardan dolayı belli tarihlerde köylerinde ikamet etmektedirler. Genellikle yaz mevsimlerinde köylerimize dışardan gelen köylülerimizin sayesinde daha da hareketli günlerimiz geçiyor.
Köy diyince akla en çok ne geliyor? Buram buram kokan o güzel çiçeklerimi, derelerin su seslerimi, kuşların ince seslerimi, çocukların seslerimi; sizce hangisi? Müthiş güzellikler oluyor değil mi. Âmâ artık şimdi ki, gençlik bunları istemiyor. En çok istedikleri hayat; dokularından uzakta, yabancı kültürlerin içerisinde hatta buna kültürde diyemeyiz, karma karışık kültürlerin neticesinde harmanlaşmış bir takım toplulukları tercih ediyorlar. Fakat birazda aile fertlerinin istemesiyle olacak; gençlere, ‘bakın burası bizim köyümüzdür, burada bizler yaşadık, bizler büyüdük, bizlerin çocuklukları buralarda geçti. Burası bizim köyümüzdür. İyi kötü anılarımız oldu.’ Demedik. Dedikse de tesiri olmadı.
Bir insan başından geçen güzel anılarını çocuklarına anlatmaz mı? Anlattığı zaman, o çocuk ailesinin kendi köyünde;’ Güzel anıları olmuş. Güzel günler yaşamış ben niye yaşamıyım’ der ve en büyük hayali babasın ve annesinin yaşadığı köyünü görmek ister. Tıpkı eskilerde ninelerimiz kendi öz geçmişlerini hikâye ederek anlattıkları gibi. Bizlerde dinlerdik fakat hepsini anlatmazdılar. ‘Arkası yarını’ bilirimsiniz, onun gibi bir şeydi, yarım bırakırlardı. Ertesi günü anlatırlardı. Acaba hikâyenin sonu nasıl olacak diye merakla beklerdik. Şimdilerdeyse artık böyle hikâyeler anlatılmıyor!
Ancak köylere gelen çocuklar ya bilgisayar başında olmak istiyorlar ya da tablet ellerinde uğraşıyorlar. Çoluk çocuk herkesin elin de olan cep telefonlarını da demiyorum.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta