Köyde Yaşam Şiiri - Ziya Bekar

Ziya Bekar
79

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Köyde Yaşam

Çocukluğumu bir çocuk gibi yaşayamadım.
Okul görmemiş bir babanın elinde,
Okul görmemiş bir ananın elinde,
Bir fidan gibi büyüdüm boy saldım.
Çocukluğum, ah çocukluğum
İlimiz Aydın, ilçemiz Germencik,
Belde ortaklar, Köyümüz Balatçık
İşte bu köy benim köyüm
En güzel anıları, en güzel yılları
burada yaşadık.
Evimiz köyün tam ortasında
Odanın biri bakardı köy meydanına.
Köy meydanı deyip geç'me ha
Bir çınar ağacı vardı meydanda
Osmanlıyı görmüş, onunla büyümüş
Sonra Yunanlıyı, İtalyan’ı tanımış
ve sonra işgali görmüş.
Geçen zamana aldırmadan büyümüş, büyümüş
Ne esen rüzgara, ne lodosa nede fırtınalara
Herkes onun gövdesinde ve kollarında
Nelere şahit oluyordu o köy meydanında
Sürekli akıp giden su sesine mi dersin
Günde beş kez okunan ezan sesine mi
Bayramlarda köy halkının toplanıp
Çocukların yürürken söyledikleri
‘’Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar’’nidalarına mı?
......................................
..............................................
.............................
Bir gün köy meydanında
Oturan koca adamlar vardı ya
Tutuştular bir iddiaya
Kaç kulaç çevirir
Bakarlar çınara
Kimi der beş,kimi der yedi
Kızışır ortalık bu iddiayla.
Kalkılır kulaçlar açılır
Tam beş kişi sonra eller kavuşur.
O çınar ulu bir Çınar
Tohum toprağa düştüğünde
İlk misafir ilk yerleşendi
Ne tohumlar düştü toprağa
Onunla birlikte
O kendini yaşama verdi
Direndi tüm zorluklara
Diğerleri yok olurken
Ve geldi o bugünlere.
Yoldan eve girişte kocaman bir kapı
Onun ortasında da küçük bir kapı
İçeriye girdin mi sağ tarafta
Evimizin, vardı uzunca bir hayatı
Sol tarafta sırasıyla önce bakkal dükkanı
Ona bağlı kileri ve hayvan damı.
Önünde kocaman bir bahçe
Hele ilk baharla birlikte
Hayata hasırlar serilir, minderler atılınca
Değmeyin bize
Zemheride tutsak olduğumuz
odadan çıktık dışarıya
Kanımız da donmuyor artık
Ocağa meşe ve zeytin odunu da atılmıyor
Biz gaz lambası eşliğinde ders çalışırken
Ocak karşısında ısınanlarda yok.
Bir Hıdrellez meşalesi yanar
Kanlar ısınmıştır vücutta
Ilık, ılık damarlarımda akar.
Bahçemizde yeşeren ağaçlar
Rengarenk çiçeklerini açarlar
Ne rüzgar, ne yağmur nede soğuk var.
Ah anne ah ben çocuk değilmiydim
Beni sokağa salmazdın oynamaya
Hani o koca kapı vardı ya
İşte onun aralıklarından bakardım
Sokakta oynayan çocuklara.
............................
...........................................
Bir tarafta Kaymakam dağı,
Bir tarafta Gök burun tepesi
Dağda zeytini, ovada inciri
Ah Balatçık senle yaşamak ne güzeldi.
Ben hiç gök burun’a çıkıp uçurtma uçurtmadım
Gök yüzüne bakıp hayallere dalmadım
Mavi atlastan yapılmış yatağa uzanıp
uykuya dalamadım
Beni uyandıracak birilerini hiç mi hiç aramadım
Ben farklıydım, farklı yaşadım.
Ben hiç mi hiç çocukluğumu yaşamadım
Ben o kocaman kapı aralığından baktım,
baktım,
baktım,
bakakaldım....
Bir gün anlatacağım demiştim
Çocuklarımla birlikte
çocukluğumu yaşamayı
Bazen durun diyerek başlayacaktım anlatmaya
Ben bir çocuk iken on yaşında
Gece saat üç uykunun en tatlı anında
Uyandırılmanın ne demek olduğunu bilir misin?
İşte ben uyandırıldım.
Uyandırıldığımda bazı zamanlar ağlardım
Hayat bu oğlum derdi babam
Yaşamak için uykuyu bölmek gerek
Ve yaşamak için çalışmak gerek.
Bir eşeğimiz vardı karakaçan
Sevimlimi sevimli kapkaraydı
Kara iri gözleri vardı.
Her geçe saatin üçü
eşek üzerine bindirilip
İki kilometrelik yolu gider gelirdim
Köyün çıkışındaki mezarlığı geçerken
Korkar hep ürperirdim.
Saat dörtte ekmekler fırından çıktığında
Fırıncı Halil dayı ekmekleri yerleştirirdi
Eşekteki sarılı kasalara
Elimdeki listeye göre bazen yüz elli bazen iki yüz
Ellide simit koydu mu tamam
Beni de eşeğe bindirir
güle, güle der yolcu ederdi.
Ah Halil dayı ah
Sen ne iyi bir insandın
Öldüysen Allah rahmet eylesin
Yaşıyorsan Allah uzun ömür versin.
Saat altıda köyde olurdum
Elimdeki listeye göre ekmekleri ev,ev dağıtırdım.
Sonra çıkar köyün içinde simitleri satardım
Avazım çıktığınca bağırırdım!
Sökenin unundan
Balatçık yayla pınar suyundan
Yeni çıktı fırından
Almayan bin pişman
Susamlı tavuğumdan
Haydi taze simit! ! !
Ey benim güzel oğlum diyecektim
Sen bu şartlarda hazırlanıp okula gittin mi?
Tek bir sınıfta dört ve beşinci sınıflar yan yana
Bir öğretmenin ağzından ders dinledin mi?
Ah be oğul ah diyecektim
Söz sırası geldiğinde bu yazılanları dinleyecektin.
Biz çocukluğumuzu çocukça yaşamadık
Zeytin ağaçları altında
zeytin dalları gibiydik
dostluğu barışı onunla sembole ettik
İncir ağaçları altında
Toprağa düşen bir incir gibiydik
Biz yaşamdan tat almayı
Bir incirin tadına benzettik
Bir elimizde zeytin dalını
Diğer elimizde inciri
Kendimize meşale yaptık.
Bugünkü varlığımız
Dürüst ve saygınlığımız
Yaşamdan tat alışımız
Geçmiş bizim teminatımız.

Ziya Bekar
Kayıt Tarihi : 16.1.2008 21:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


çocukluğumun geçtiği yerlere duyulan özlem ve ben. Beni ben yapan yerler.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Celil Çınkır
    Celil Çınkır

    Emek dolu şiire yürekten tebrikler.
    Tam puan benden
    Saygımla

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Ziya Bekar