Macar Odası
Macar Odasının hanayında saltıkçılar
yayınırdı
yayılır etrafa kazaklar,
basmalar,
eşarplar
aşağıda yüzükçü körük çeker
meşinleşmiş bir şilte, üstünde
yanık kömür- kokusu etrafı kaplar
merdivenaltında kalaycı
arkayüzde
semerci,
çocuklar,
adamlar
bağçe duvarlarına bağlı anırışan eşekler
kimi semer kimi nalbant sırasını bekler
her esnafın başında
üçer-beşer meraklı
güya yardımcı
olmadı meyancı
birer-ikişer de alıcı
odanın hanayında
illa ki beğenmezler
“-fiyet bahalı”
meyancılar anında
mili vazife başında
“-hakget çok dedin beh(ey) !
ıçcık inivi”
“-e(h) pap haklı, hakgetden bak
başgasından almayalım,
yabancımıyız, a gapbefif
o fiyete olmaz,
hafta bazarına ısmarıç etdirme”
“-bu arkadaş birez galender”
“-çook dedin çok
töbossun çok”
sanmam, gerçek fiyatı bildiklerini
ama önemli değil ki
herkes diyeceğini demeli
“-de hadi gari bireş enivi
ı-ıh deyip gasıtma buralık köy yeri”
“-olca(ğı) nı de! , bireş yönet de
de! herkeş alsın hadi”
yüzde bin fahiş
kar mı koymuş adam
“-esef ederim
…………….
gurtarsa
maliyetine veriyoz
elimizde gamlasın deye”
“-ehtiyaş tabi”
………
“-len endekinin
alt tarafı çapıt bilader”
ne kadar itiraz etse de
satıcı tenzilat eder
seyrederim
söğüt gölgesinde soluklananlar,
namaz vaktini kollayanlar
bir muhabbet!
deme!
onun, bunun
hatta şunun üstüne
orada olmayanlar,
oradakilerle hısım-akraba
hatta eş-dost olmayanlardan yana
falanca hakkında
“………..” deyollar
“-kim”
“-valla orta yerin lafı”
konu değişir
dinlemedim
demedim
falanca da şöylemiş
“-yaa
sen o kadar san
daha neler neler”
“yere bakan,
yürek yakan demişler”
“-kısaynan köseden gork”
“-hacıynan hocadan”
“-eveli adamın biri
“en güvendiğim bobamını
sırtımı döndüm” demiş
“anam,bobamın üsdünde”
“-e insanoğlu çiğ süd emmişdir
en sevdiğini beceri”
çala kalem, kel alaka
mevzu devam eder
nere çekerlerse gider
susar beklerim
olmadı çeker
giderim
odada kösülenler, yol gıranlarında
çömelip bekleşenler,
yaya, eşek sırtında
tarlalardan ovadan dönenler
gören-gözün hakkı vardır
“-ölennerinizin, goyup gedennerin
canına değsin” deseler yeter
Allah olmayannara da versin
bir tas su veririm
afiyet olsun
bir bostan, birkaç firenk
olmadı kelek
yerim
şükrederim
göl kıyısında kamışların savruluşu
fark ettirmez adeta yanan çakılları
tarlalarda yeşil başak ekinleri
bir o, bir bu yana yaslar
yalar geçer aynı rüzgar
gün çalmaya başlar
meyvelerin doğan günden yanını
armut ağaçlarını gündoğ(d) u yalar
öğle üzeri
yaprakların hışırtısı
uzaklarda bir yerlerde
koyun sürüsünün çan sesleri
dinlenirim
“ahmak ıslatan yağmuru”
şöyle bir ıslatır geçer,
yerler kuru
ortalığı kaplar toprak kokusu
havanın bungunluğuna denk gelir
uzaklarda ebemkuşağı
camlarda, göz kamaştırır alev kızılı
göz alır caminin halıları
konağın ahşaplarına renk verir
Döşeme’nin orda
gümüş yağmış dut ağacının yapraklarına
hayret bir yana
şükrederim
Mercence’nin Harımın gıranı, Camialtı
karasulaktan, kalma çamur deryası
garagış yumuşadı, bahar dedi, mi?
mezbelelik
taştan-taşa sekerdik
kimin olursa olsun mekdep çocuklarını
gucaklar geçiridik
tozundan arınmış Döşemenin taşları
“nur içinde yatasıca Arif Osmanı”
sanki verilen emekten dolayı
taşlara basmaya özen göstererek
ne zaman Döşemeden geçerim
dua ederim
köyün orta yerinde
yolun iki yanı hendek
büz köprünün yanında küme küme
sinek yuvası pis otlar
ne inek yer, ne eşek koklar
burnumu tutar
geçerim
toprak kokusu
toprak gibi
toprak kokusu
derken Mercennerin Çelende
iğde çiçeği
biraz ileride gül
içime çekerim
taze peynir tadında
yeni testinin soğuk suyu
unutmamışlar nerede olduğumuzu
birlikte doldurmuşuz masa başını
iyi dostlar arasında
güzel bir konu
ocakta
kekik demlenmiş
………
bardakta buğu tükenmiş
şekerlice
içiverelim
haydi içelim
tepeme dikerim
eve geç kalmak endişesi bir yana
koyup gidemezsin acılı insanları
bir daha gelip gelemeyeceğin belli mi
görüp-göremeyeceğin
kim bilir kaç kez anlatıldı
gurbete gidenler üstüne
bire bin katılan hikayeler
kaç kez “hayır” yapıldı
dualara gark edildi koyup gidenler
sağken yüzüne bakmadığını
adam yerine koymadığını bildiğim eşini
efsaneleştirenleri
dolu-dolu gözleri
ağlamaklı, boğazda düğümlenen methiyeleri
dinledim
rahmet diledim
“-Allah Kurtardı” dedi kaç kişi
ben de
“-Allah kurtardı” dedim
bu ğünü de gavur etdim memlekette
“-bu günü de gavur etdim
boşa geçmiş ömür gibi
bir ileri, iki geri
geldim gittim
bitiverdim
bittim”
sevmedim,
sevinemedim
hor görmedim
hoş görmedim
üzülmedim
kabul ettim
kabullendim
bu bendim.
Kayıt Tarihi : 20.11.2006 18:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Isparta'nın Yalvaç ilçesine bağlı, aslen Mersin'den gelme Tırtar Yörükleri'nin yerleştiği iki köyden biri olan Yukarı Tırtar Köyü'nün dışarıdan gelenler(kalaycı, yüzükçü, nalbant, kepici(çerçi) , satlıkçı, alıcı, davulcu, sepetçi, isteyici(dilenci) , kırpık atıcı, pamuk şekerci, iğdeci) ini ağırlayan bir kaç köyodası(konukevi) ndan biridir Macar Odası. Dışarıdan gelenler ve çevredeki evlerdekileri sergileyeme, hasretle yadetmeye çalıştım, Nu mübarek insanlardı. Allah rahmet eylesin. Çalı'daki diğer anlatımlar da aşağı-yukarı hep bu köy odası civarda geçer, Koca Ala Öküz gibi. İbrahim Çelikli

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!