Köy Hikayesi Şiiri - Ahmet Kenan Çiftçi

Ahmet Kenan Çiftçi
104

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Köy Hikayesi

Köyümün yollarında giderken tıngır mıngır
Yanımda karabaş ve küçük zeytinim
Köpek ve kedi sırnaşırken birbirine
Bende çok mutlu oldum birden bire
Küçük eşek sıpamda yanımda gelmekte benimle
Koca kulak dedim ona seslenerek
Götürdüm çeşmeye biraz serinlesin diyerek
Güneş en tepede yakmakta başları
Çıkarıp şapkamı ısladım çeşmede
Hayvanlarım içerken suları zevkle izledim onları
Bir taraf yemyeşil diğeri buğday sarısı
Göklerde tek bulut yok hep masmavi gökyüzü
Kuşlar tepemde uçuyor sanki ediyor takip
Topraktan fışkırıyor hayat ve dile geliyor tabiat
Gel sarıl bana insanoğlu bende sendenim
Yavuklumu aklımın kenarında düşlerken narince
O güzel yüzü geldi hayalime keskince
Simsiyah upuzun saçları halat gibi kalın
Kirpikleri çakı gibi delici bakışları bile kesiyor
Dudakları kıpkırmızı boyasız bile yakut gibi
Küçük ve sevimli kulakları çarpmaz göze hiç
Burnu nakış gibi sanki santimle çizilmiş
Dişleri bembeyaz ve düzgün sıralı
Yanakları al al gamzeleri çok derin
Alyansım parlarken altın gibi kamaştırıcı
Ruhum sanki içimden çıktı çıktı geldi
Nal sesleri duyuldu tepeden ansızın
Bağırmalar,küfürler,hakaretler indi haramiler
Ellerinde boyumca kılıçlar yirmi veya otuz kişiler
Devasa adamlar kapkara uzun atlar ve çuvalllar
Attı yüzüme doldur altınları diye birden birisi
Ben alyansımı verdim yoktur başka ederim
Heybemde iki dilim peynir ve ekmeğim
Yanında şerbetten daha tatlıdır ayranım benim
Serdim örtümü dedim işte bu kadar
Eşkıya bağırdıkça bağırdı alın bunun kellesini
Üzerime koşarken iki harami çıkardım cebimden hançerimi
Hepsi durdu geri sonra çevirdiler etrafımı birden hızlıca
Ya katıl bize ya isteriz başını dedi reisleri
Asla dedim katılmam size aç kalırım ama soymam birini
Ben direnirken haramilere tek başına ümitsizce
Sultanın adamları çıkageldi dört taraftan şimşek gibi sinsice
Sayıları yüzlerce görünmez bile ardı arkası
Haramiler kaçıştı sağa sola ama hepsi yakalandı
Eşkıyalar gitti hapise bende yoluma
Eğmedim tek kalsamda başımı zalime
Hak tektir ama bulunur çoğunluk gördünüz ibretle
İşte tamda öyle oldu üstelik ücra bir yerde
Mazlum birken bin oldu birden yerli yersiz zamanda
Zalim güç bende derken devrildi heybetiyle
Dönmedim ben yolumdan geri ettim yoluma devam
Bela bitti sanmayın yenisi yoldaydı
Düşman aşiretin adamları kapattı yolumu
İstediler koca kulak,karabaş ve zeytini
Dediler vergine sayarız biz bunları
Kedi bile battı gözüne edepsizin ve densizin
Eşeğimin üstüne koydum köpeği ve üstüne kedimi
Üçü de benim dedim vermem bile bir tüyünü
Derken silahlar döndü bana hain kurşunlar içinde
Çektim hançerimi yine geçtim hayvanlarımın önüne
Köylüler koştu arkadan nedir bu hal diye?
Aşiretin adamları köylülere çattı bu seferde
Köylülerde çekti silahları bağırdılar yıkılsın aşiret
Derken aşiretin ağası geldi bembeyaz saçı ve sakalı
Derdimizi anladı adamlarını azarladı çekildiler geri
Bende koydum hançerimi kuşağımdan içeri
Ayrıldım yoluma bekler beni köyüm diyerek
Vardım köyüme bitti derken bela
Ne göreyim savaş çıkmış herkes yollarda
Uçsuz bucaksız kervan gibi yollarda herkes
Dedim muhtar nerde benim eşim var mı haberin?
Dedi o köyde kaldı işgalciler aldı esir
Sultan dedim ne yapar bu duruma nerededir?
Dedi o eşkıya avlar sadece aklı havadadır
İnsanlar sel gibi akarken yanımdan
Bir sitem geldi içimden yuhlar olsun sultan sana
Şimşekler ve yıldırımlar sönük kalır duygularımdan
Göründü yol bana çektim hançeri delirerek
Bıraktım hayvanlarımı geride gelmesin zarar onlara diyerek
Simsiyah giysili adamlar sarmışlar her evi sarmaşık gibi
Yerde sürülenler inliyor zalime aman diyerek
Ne acı görüntüler bir başın üstünde gezer kılıçlar
Direnen kimse yok ama azalmıyor hınçlar ve kinler
Ahlar vahlar içinde yanıyor köyüm dizlerim çözüldü
O sayısız atlar yanında köpekler parçalıyor köyümü
Arkada devasa filler ilk defa görürken ben çoktur sayısı
Develer arkada taşımakta çuvalları,torbaları ve altınları
Yılanlar bile salmışlar evlerimize nasıl vahşet görülmedi
Ben bağırırken yarabbi yok mu kimsesizlerin kimsesi
Kimse duymaz mı bu hıçkırıklı son sesi
Nefesim tükendi ben yalvarırken yaradana
Bir anda bir savaş borusu öttü köyün yamacında
Umutsuz ve bitkin şekilde doğrulup baktım oraya
Kır atların üstünde balyoz taşıyan beyaz zırhlı adamlar türedi birden
Gözlerim kamaştı dedim herhalde hayaldir bu beyazlık
Köyümüze saldıranlar savaş pozisyonu aldı birden
Ben şaşkınlık içinde anlayamadım bile olup biteni
Derken oklar kapattı gökyüzünü sanki gece oldu birden
Yamaçlardan gelen okçular sayısız günü gece etmekte
Köye saldıranlar düştü yere bir anda yüz ve binlerce
Zalimlerin atları atlarken hendekleri sanki kanatlı
Üstünde bir tane zalim bile kalmadı kapaklandı yerde ölüme
Kendi filleri eziyor zalimleri sanki geldi emri ilahi
Develer bile at gibi kaçıyor dağlara kimse tutamıyor
Döküldü altın,cevher,ziynet,gümüşler sanki tonlarca
Yılanlar bile kaçıyor derileri oklanmış
Derken balyozlu adamlar geçti hücuma apansız
İnsan boyu balyozlar bir vuruşta devirdi beşi,yediyi
Birden balyozlular girdiler en içeri zalimler darmadağın
Dağlara kaçmakta her zalim ama peşinde binlerce ok
Daha varamadan dağlara zalimler düştüler kara toprağa
Baştan aşağı beyaz adamlar sardı zalim sultanı birden
Zalim aman dilemeye başladı birden
Sağında solunda kalmadı kimse öldü adamları aniden
Dedim fırsat bu fırsat kimseye bırakmam ben o zalimi
Derken cebimi yokladım yoktu hançer
Ben bakarken sağa,sola düşmüş diyerek
Birden zalim bağırdı derinden inledi her yer
Beyaz adamlardan kalmadı bile bir iz bir ses ne de nefes
Koşarak gittim zalim ölmüş hem de hançerimle delinerek
Gözlerimi ovuşturdum acaba hayal mi diyerek
Hançerde yazan isim benim boyu,rengi ve kabzası aynı
Açtım ellerimi önce ettim tevbe ümitsizliğimden
Sonra şükürler çıktı gönül ve dilimden
Ben ağlarken durmaksızın habire
Sevgilim bağırdı cesetler içinden birdenbire
Nefes alan yok koca köyde bir sevgilim bir benden başka
Ben koşarken ona kanatlarım varmışcasına
Oda geliyor bana kartal gibi süzülerek
Derken buluştuk biz mezarlık başında
Köylüler dönerken hayretle geri
Bir tufan koptu sanki birleşti yer ve gök
Köylüleri saçtı savurdu buğday gibi serperek
Ağzım açık bakarken ben olanlara geldi hayvanlarım yanıma
Hayretle sevinirken döndüm arkama
Sevgilim bir anda sarı yasemine dönüştü ayağımın dibinde
Eğilip baktım altından bile sarı parlıyor gözüme doğru
Alyansımı yokladım o da kaybolmuştu
Yahu dedim rüya mı büyü müdür ne haldeyim?
Yok mu yardım eden biri bana?
Eşeğim dile geldi dedi sen doğrudan ol
Köpeğim dedi sen elinden geleni yap
Kedim dedi sen kesme umut hüdadan
Sonra birden dediler bizim işimiz bitti bize müsade
Ben diyemeden eyvallah oldular sanki buhar
Birden ak sakallı yaşlıca biri binmiş bir aslana geliyor bana
Ne göreyim aslan bile beyaz yeleri aktan bile ak
Eline baktım asa mıdır nedir diye incelerken
O da beyaz bir yılan çıktı dimdik duruyor üstelik
Omuzuna kondu sonradan ak bir kartal daha gelip
Birden baktım ayaklarına ak bir yengece binmiş
Kollarını uzattı beyaz bir ahtapot içinde geziyor
Saçlarını açtı beyaz bir kirpi başında durmakta
Dilim tutuldu diyemedim neysin necisin?
Demeye kalmadan dedi ben gezgin bir ermişim
Korkarak dedim nedir bunca olay ve nedir niyet? Haramilere eğmedin boyun az gücüne rağmen olmadın zalim
Aşiretlere tuttun kafa gözettin mazlum hayvanları bile canın pahasına
Savaşa'da girecektin aslında onu biz engelledik bunlara ilaveten
Dedim bunlar olan şeyler asıl hikmet nedir?
Bu dünyada önce sana saldırırlar görürlerse tek
Biraz dişli çıkarsan seni dost isterler yanlarına gitme sakın bu bir
Seni geçerler yanındakileri isterler seni bırakmak için aciz
Sen sadece senden yükümlü değilsin gözet yanındakileri bu iki
Peki dedim üç nedir ve niye engellediniz beni?
Bazı şeyler aşar seni koyamazsın karşı tek başına
Bu olaylara tek başına atlama en önden vardır sebebiyle hikmeti
Ama kesme ümidi yaradan takip eder her şeyi
Beklese de bir süreyle kesilir herkesin bileti bu da üç
Derken ihtiyarda kayboldu gitti kalmadı eseri
Döndüm bakarken köye tek bir ev kalmış o da benim ki
Cami bile kaybolmuş hayret ettim vaziyete gittim ileri
Eve girdim ses,soluk yok kimseden
Derken hoşça ilahi okuyan biri geldi içerden ve yabancı
Sordum ona duramadım nerede bizim cami?
Dedi camileri cami yapan insandır kaldı mı insan hani?
Gösterdi bana uçsuz,bucaksız bağ ve bahçeleri
Meyveler dallardan ve ağaçlardan bile büyük rüya gibi
İşte dedi bomboş buralar yok bir ev bile budur hakikat
Buraya sorarak bile gelemez hiç kimse yoktur adı bile
İnsanlar varamaz buralara ve çıkmaz yollarda buraya
Haritada yoktur yeri bile tabela dahi bulunmaz
İnsan olmayan yerde cami olur mu?
Dedim nasıl bu köy binden çoktu her yer insan ama nerde şimdi?
Dedi onlar insan değil senin düşlerin uyan gaflettesin
Her aklına geleni gerçek zannetmeyesin
İnsan zihni başka bir alemdir bulunmaz asla eşi
Ruhun bile vardır ama aklın yoktur ne eşi ne benzeri
Camiye gelince onu sen kendin baştan inşa edeceksin
Dedim insanlar,evler nerede ve sen kimsin?
Dedi insanlar kendi aleminde sen düşünme onları
Ekledi evler dediğin aklının odaları ve gönül perdeleri aç ve yırt onları
Ben ise hayal aleminde bir hayalistim hayal etmektir hayalim bile hayal içinde hayal
İster inan bana ister oku bildiğini
İyi de sevgilime ne oldu onu da söyle evim bile dururken yep yeni kaybettim ben yanımda her gezeni?
Dedi o sevgili sevmedi seni vakit geçirmekti asıl niyeti
Yaradan bir müddet verdi ona zalimleri onun etrafına topladı
İstedi zalimler o güzeli halbuki o bir ilahi tuzak idi
Hem zalimler helak oldu hem o sevgilin kayboldu
İyi ibret al kimsenin ahı kalmaz kimsede
Plan vardır planların üstünde bile
Şimdi yokla kalbini var mı sevgili hasreti?
Yokladım ve dedim ki eseri bile yok ne acı ne sızı
Dedi hüda ceza verirken birine mazlumu ayırır yine köşeye etmez mağdur
Hatta o mazlum ve mağdur berhüdar olur
Bir bela geldi mi vurur sadece zalimleri bulur isabet
Kanma sen herkesi vurur bu bela diyenlere gül geç
Ya hayvanlarım ne oldu onlardan niye ayrıldım?
Çünkü hakikat yurdundasın artık eşek,kedi,köpek neyine ne yapacaksın?
Onlarda taşır bir sır sanma akılsız ve dilsizdir
Ve bu alemde sırrını veren yok olur gider başka aleme
İşte onlar sana sırrını verdi ve yoklar şimdi
Dost dediğin aslında onlardı işte ettiler feda kendilerini
Yok olmayı seçtiler ki sana bir hakikat öğretebilmek için
Dedim şimdi nedir benim yolum ne yapmalı?
Bu hakikatleri unutma kazı aklına mıh gibi
Şimdi döndürüleceksin geri
Ve bulacaksın köyünde tek bir evi o ev senin
Sakın arama eskiyi bulamazsın hiç kimseyi ve hiçbir şeyi
Köyüne bir sultan uğrayacak kızı var ve güzel
Bahçelerine askerler girecek bırak girsinler
Askerler elma ve erikleri yiyecekler kalmayacak bir şeyin
Sultan bunu duyunca gelecek ayağına
Dileyecek senden özür soracak var mı isteğin?
İste sultandan sarayda bir vazife çekinmeden
Bizden sana tavsiye ilmi et talep sana kafidir
Ve çıkma oradana aradığın orada var çokça kitap
O kitaplar seni açacak ve gezdirecek alemleri
Bil ki senden önce okuyan dahi olmadı onları
Bir süre sonra sıkılacaksın kitaplardan
Sonra hakikate açılacak ruhun aleme sığmayıp
Kitaplardan öğrenemediğin her bilgiyi alemde göreceksin
İçten içe üzülüp keşke kitaplarda bitirmeseydim ömrümü ​diyeceksin
O kitaplardan geçmeliydin üzülme boşuna
Sultan kızını vermek isteyecek sana
Gözün görürse bunca hakikattan sonra sen bilirsin
Alimler gelecek edecekler seninle hasbihal
Sakalını kesenler göreceksin hem de titreyerek
Bazıları çıkaracak sarık ve kavuklarını huzurunda
Kapılma sakın kibire sen yolunda devam et
Gece ve gündüzleri durma rükû,secde ve kıyam et
Zalimleri sözlerinle devireceksin sadece hiçbiri direnemeyecek
Kılıçla girilmeyen yurtlara gireceksin hem de ellerin bağlı
Senden öncekilere ok atanlar sana fırlatacak gülleri
Seni isteyecekler padişah olarak başta
Sakın makamlara aldanma ve inanma
Ben bir hayalistim hayaller aleminden ancak hayal getiririm
Madem bu kadar dinledin var yol senindir
İster dediklerime inan sultandan iste ilmi talep
İster ben kendi yoluma giderim de köyünde kuzu güderek
Hayalist der ki yollar sana berraktır ne mutlu sana
Şunu da demeden duramam
Kuzuların bile sığmayacak çayırlara
Çalsalar eksilmeyecek o derece sayıda ve çoklukta
Görenler ev kuracak senin evin yanına
Sanma sadece kuzu olacak yanında
At,deve,koyun,keçi,tavuk,horoz,kedi,köpek bir yanda
İnek,arı,kuşlar ve balıklarda cabası
Sürüyle dağıtacaksın yine bitmeyecek hayvanın
Bir isteyene bin hediye edeceksin yinede eksilmeyecek
Mutsuz bir günün geçmeyecek tasalanma boşuna
Ama mutlu da olsa sayılıdır günler budur hakiki gerçek
Ve sona doğru sende öleceksin bir gün
Hakkın rahmeti saracak seni büsbütün
Ruhen ve bedenen bulacaksın bir ebedi huzur nihayet
Hayalistin sözleri burada biter köylü efendi
Soracağın soru olsa da yok artık bende cevabı
Sende sorma ve sorgulama artık bu denli hayatı
Sorguladık zaten epeyi şimdi yaşama vaktidir
Benden sana iki yol ikiside tertemizdir
Baktım hayalist bile kayboldu
Dedim onunda bitti sırları
Varıp köye bekleyim dedim bende sultanı
Birde ne göreyim köy öylece yerinde insanlar var içinde
Evimin önüne geldim evim yok yerinde
Ey hayalist ben sana ne diyeyim
Yoksa senden öncekileri mi düşüneyim
Toplayamadan ben olayları kafadan tek parça
Bir sela verildi camiden gümbür gümbür
Ben sevindim cami durur yerinde diye
Gittim hemen kimdir bu ölen derken içimden
Millet görmedi beni bir tabut gördüm yatan orada
Biri götürdü sanki beni oraya
Açtım tabutu ister istemez birden
Benden başkası değil yatan içinde tabutun
Derken çekildim ben kenara ağlıyorken açıktan
Tabutumu tuttular götürdüler hızlıca
Mezarda hazırdı yerim iki dakikada gömüldüm hemen
Dualar edildi dağıldı herkes birden
Kazdım mezarı ben gidince herkes beklemeden
Bir kefen bile çıkmadı içinden
Sonra bir ayna çıktı topraktan kırılmamış ve sağlam
Kendimi gördüm tıpa tıp aynı
Tek emin olduğum an bu andı
Bakarken ben hayret içinde düşünerek halime
Anladım ki ölüm benim içimde ama ben değilim asıl ölen
Koştum evime doğru birde ne göreyim?
Ev yine yerinde üstelik bir kat daha çıkılmış üstüne
Üstelik komşular bile selam verdi hürmetle
Girdim baktım evin içi hep resim dolu
Eşeğimden tut hayaliste kadar herkes burada durmakta
Hikayenin başında kim varsa burada var hep resmi
Yalan değilmiş hiçbiri demek ki
Uykular içinde uyurmuşum meğer ben
Rüyalar için rüya görürmüşüm meğer ben
Şimdi çık bu işten çıkabilirsen
Neyse ben ayıramam bu kadar işi deyip çıktım evden
Aklımın aklı olsa yine çıkamam bu işin içinden
Derken köyümün yolları geldi hayale
Birden ateş bastı beni ve havale
Girdim birden komaya çaresiz ve istemsiz
Bir süre geçti açtım gözlerimi şaşakaldım yine
Bir yanımda sultan diğer tarafta kızı
Kızın elinde elma ve erik
Sultanın elinde kitaplar sıra sıra dizmelik
Sonra doğruldum alimler var içeride
Kimi sakalsız kimi sarıksız
Dedim ne bu hal?
Dedi ki bir tas yemek yemedin aylardır ve bir damla su içmedin
Hayret ettik haline lakin ölmedin
İbadet vakitleri hep geldin dile yeri göğü inletti zikirlerin
Bunu duyan saraya koştu kapılar yığınla insan seli
Her zikrin ağlattı insanları ve düşündüler derin
Şimdi ayaktasın söyle nedir hünerin?
Ya köyüm dedim o ne haldedir?
Sultan dedi hayvan dolu sürüsüne berekettir
Dedim hayalist haklıymış meğer bu nasıl olur?
Bana iki yol demişti ikiside birleşmiş şimdi
Peki dedim sultanım var mı büyük kütüphanen?
Sultan dedi hepsi senindir istersen hiç çıkma içinden
Girdim baktım kütüphane uçsuz bucaksız labirent
Oh çektim derinden ferahladı içim
Şimdi oturdu her şey yerine
Sizde bakın ne haller geçirdim aklım gitti geldi benim
Ama erdim muradıma hem de fark etmeyerek
Kul ummazdı işte bu kadarını
Mevla ihsan etti akıllar bile delirdi bu uğurda
Peşinden gitmeyene yok mükâfat bu cihanda
Şimdi ben rahatım üzerinize afiyet
Sizinde yolunuz açık olsun ederim ben niyet
Zorluklara sabret,olayları fikret
Düşünmeden gelmez kimseye hidayet
Sizde etmeyin pes ve devam edin sonuna nihayet
Rahmeti ilahiden ümit kesilmez ihsan ve inayet

Ahmet Kenan Çiftçi
Kayıt Tarihi : 12.6.2021 13:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Kenan Çiftçi